Ekonomizm

1.11.2018

AUZEF Felsefe 1. Sınıf Final Soruları



AUZEF Felsefe 1. Sınıf Final Soruları



1-Descartes’in ben anlayışı hangisidir?

Zihin düşünen ben anlayışı


2-Eleştirel felsefenin araştırma konusu nedir?

İnasnın anlama gücünün imkanı ile sınırlarını araştırır.


3-Doğrudan anlam öğretisine göre anlam hangisidir?

Anlam sözcüğün işaret ettiği nesnelerdir.


4-Wittgeinstein’e göre mantığın işlevi nedir?

Ontoloji yapmanın temel koşulu ve dil eleştirisini gerçekleştirme aracı
  


5-“Res Extensa” ‘ nın temel özelliği nedir?
Makineleştirilmiş doğa, hantal makina


6-Wittgeinstein ‘nın birinci dönemde anlamdışı cümleyi ayırt eden özellik nedir?
İşaret düzgün şekilde sembol haline getirilmemiştir.


7-Eleştirel felsefeyle birlikte felsefi etkinlik alanının değişiminden yola çıkarak hangisi söylenebilir?

8-Modern dünya görüşünün ortaya çıkardığı anlayış hangisidir?

Tüm varlıkları kapsayacak çevre (bilimsel bilgi ve işlevsel aklı tek değer olarak görür)


9-Ksenophanes’e göre hangisi en büyük erdemlerden değildir?

Hakikati aramak açık kavrayış bilgece yaşama, derinleşme dışındakiler


10-Parmenedes açısından doğru ve yanlış değerlerini veren bilgi hangisidir?

İdealar ya da vahiy bilgisi


11- Doğa bilimlerinin amacı nedir?
Evrene ilişkin bilgi edinme


12-Anlam ile ilgili hangisi söylenemez?
Metafizik


13- Ksenophanes için felsefi düşünce kendisini diğerlerinden nasıl ayırır?
İnsan bilgisinin görünüşle duyu deneyinin bildikleriyle sınırlı olduğu


14-Reissance kendisine ideal olarak hangisini alır?
Nous ile kosmos arasında bağlantı, kozmik doğa anlayışı


15-Aşağıdakilerden hangisi Wittgeinstein için meşru bir felsefedir?
Dile yönelik eleştirel etkinlik


16-Ksenophanes felsefesinin bir ilk olarak ortaya koyduğu görüş ?
Görünüş gerçek ayrımı


17-Wittgeinstein birinci döneminde anlamlı cümleyi ayırt eden özellik nedir?

Sahici önermeler, empirik olumsal


18-Descartes’in doğa anlayışı için hangisi söylenemez?


19-Wittgeinstein için felsefede tüm ifadelerin aynı düzlemde olmasının sebebi nedir?

Tümden gelim yoktur salt tanımlayıcıdır. Mantıksal epistemolojik önceliği olan ifade yok


20-Wittgeinstein birinci döneminde anlamsız cümleyi ayırt eden özellik nedir?

Onunla gerçeklik arasındaki ilişkinin düzgün kurulmasıdır

AUZEF Felsefe 1. Sınıf Soruları



AUZEF Felsefe 1. Sınıf Soruları


1) Felsefeyi sadece ortada olanın açık kılınması anlamında tanımlayıcı bir etkinlik olarak tanımlayan   filozof aşağıdakilerden hangisidir? 

a) Rene Descartes
b) Martin Heidegger
c) Ludvig Wittgenstein
d) Platon
e) Farabi 


2) Aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? 

a) Felsefe, doğa bilimleri gibi olgularla uğraşmaz.
b) Felsefede deney ve gözlem gibi metotlar yoktur.
c) Felsefe; varlığı, ortada olanı geniş çerçevede ele alır.
d) Felsefe, bilimlerin kraliçesidir.
e) Felsefe, sadece şimdi olanla ilgilenir. 


3) Wittgenstein’a göre felsefe, bilimin ifadelerini mantıksal yapıları bakımından değerlendiren bir uğraşı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu işlevi aşağıdakilerden hangisi en iyi şekilde anlatmaktadır? 

a) Bilimin ifadelerini mantıksal yapıları bakımından değerlendirir.
b) Bilime öncülük eder.
c) Bilimin ilerleyiciliğine katkı sağlar.
d) Bilime yöntem sunar.
e) Bilimin amacını belirler. 


4) ) Wittgenstein’a göre felsefe bilimin ifadelerini incelerken temel dayanağı aşağıdakilerden hangisidir?

a) Epistemoloji
b) Sanat
c) Mantık
d) Matematik
e) Geometri 



5) Aşağıdakilerden hangisi Witgenstein’ın dil felsefesine ilişkin bir yargı değildir

a) Felsefe, dil üzerinden gerçekleştirilen eleştirel bir faaliyettir.
b) Felsefenin sonucu “felsefi önermeler” değil, önermelerin açık kılınmasıdır.
c) Tüm felsefe dil eleştirisidir.
d) Felsefenin amacı, düşüncelerin mantıksal açıklamasıdır.
e) Felsefe, değerlerin ele alınmasıdır.


6) Wittgenstein’a göre felsefenin öncelikli uğraşısı ne olmalıdır?

a) Söylenebilen şeyler ile söylenemeyip sadece gösterilebilir olan şeyleri birbirlerinden ayıracak bir sınır çizgisi çekmektir.
b) Değerleri inceleyip bunlardaki genel kuralları belirlemektir.
c) Varlığa yönelik genel bilgiler edinmektir.
d)Değişmez yasaları bulmaktır.
e) Mutluluğun yolunu öğrenmektir.

7) Wittgenstein önermeler ile açıkça nelerin söylenebileceğini düşünmüştür? 

a) Felsefi sorunların
b) Ahlak kurallarının
c) Olguya işaret eden düşüncelerin
d) Sanat yargılarının
e) Metafizik düşüncelerin 


8) Aşağıdakilerden hangisi Wittgenstein’a göre, felsefedeki problemlerin nedenidir? 

a) Açıkça söylenemeyen fakat sadece gösterilebilir olan şeylerin söylenmeye çalışılması
b) Felsefi sorunların çözülemez olması
c) Felsefi sorunların birden çok cevabının olması
d) Felsefi sorunların dilde karışıklığa sebep olması
e) Felsefenin bilimler gibi yasa peşinde olması 


9) Aydınlanma döneminde aklın sınırlarını araştırıp aklı eleştiri konusu yapan filozof aşağıdakilerden hangisidir? 

a) Rene Descartes
b) Hegel
c) Thedor Adorno
d) Immanuel Kant
e) L. Wittgenstein 


10) Wittgenstein’ın ilk dönem felsefesinde öne çıkan kavramlar nelerdir? 

a) Mantık
b) Siyaset ve mantık
c) Dil ve mantık
d) Bilgi, siyaset ve mantık
e) Mantık, dil ve felsefe 


11) Wittgenstein için mantığın felsefedeki yeri aşağıdaki seçeneklerden hangisi ile ifade edilebilir? 

a) Mantık, felsefenin aracıdır.
b) Mantık, dil ifadelerini düzenler.
c) Mantık, her bilimin anahtarıdır.
d) Mantık, felsefenin başlangıcıdır.
e) Mantık, metafizikle yakından ilişkilidir. 


12) Wittgenstein’a göre, felsefe yapmanın özsel koşulu aşağıdakilerden hangisidir?

a) Bilgi
b) Metafizik
c) Mantık
d) Akıl
e) Duyum 


13) “Wittgenstein’a göre biçimsel ve teknik açıdan bakıldığında mantık, deneysel içeriği olmayan, dünya olguları hakkında hiçbir şeyi dile getirmeyen önermeler ve kurallardan oluşmuştur.” yargısına dayanarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? 

a) Mantık önermeleri, olguları dile getirir. 
b) Mantık önermeleri, deneysel içeriğe sahiptir.
c) Mantık, somut varlıklarla ilgilenmez.
d) Mantık önermeleri biçimsel önermelerdir.
e) Mantık önermeleri ilişkileri dile getirir. 


14) Organon etimolojik olarak ne anlama gelmektedir? 

a) Araç
b) Bilgi
c) Sanat
d) Felsefe
e) Sanı 


15) “Önerme işaretini oluşturan yalın ögelere Wittgenstein, ..……. adını vermektedir.” ifadesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisinin gelmesi uygundur? 

a) Dolaylı işaretler
b) Yalın işaretler
c) Cümleler
d) Yüklemler
e) Özne 


16) İşaretlerin seçimi isteğe bağlı olduğundan, onların sıralanışının bir anlam ifade etmediği durumlarda bunun nedeni Wittgenstein’a göre aşağıdakilerden hangisidir? 

a) İşaretlerin seçimindeki bir yanlışlık
b) Önerme ile gerçeklik arasındaki ilişkinin düzgün kurulmamış olması
c) Sözcüklerin dizilimi
d) Sözcüklerin seçimi
e) Sözcüklerin yanlış anlamda kullanılması 


17) Bir önermenin anlamının olmaması aşağıdaki seçeneklerden hangisini ifade etmektedir?

a) Önermenin oluşturucu ögelerinden bazılarının yönletiminin olmaması demektir.
b) Önermenin anlam dışı olması demektir.
c) Kelimelerin yanlış dizilişi demektir.
d) Önermenin yanlış olması demektir.
e) Önermenin geçersiz olması demektir.


18) Aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?

a) Yalın önermelerin kendileri, daha basit oluşturucu önermelere ayrılmazlar.
b) Yalın önermeler, olgu durumlarını resmederler.
c) Yalın önermeler, olgu durumlarının var olmalarını belirlerler.
d) Yalın önerme doğru ise, resmettiği olgu durumu da doğrudur.
e) Yalın önermeler, bileşik önermelerdir. 


19) “Olgulara ilişkin bir düşünce anlamlı bir önermeye işaret eder.” 
Yukarıdaki yargıyı baz aldığımızda aşağıdakilerden hangisini söylenebilir? 

a) Doğru ya da yanlış olguya dair her düşünce, anlamlı bir önermedir.
b) Anlamlı her önerme, doğrudur.
c) Önermeler, her zaman olguları tasvir ederler.
d) Önermeler olguyu ifade etmiyorsa kesinlikle yanlıştır.
e) Olgulara dair her söz doğrudur.


20) Aşağıdakilerden hangisi Platon’un anlam anlayışını en iyi ifade eder? 

a) Platon’da anlam, işaret edilen nesnedir.
b) Anlam, işaret edilen nesne ve işaret edilen nesnenin zihnimizdeki kavranılışı ve bilgisidir.
c) Anlam, nesnenin zihnimizdeki kavranılışıdır.
d) Anlam, dilsel ifadedir.
e) Anlam, gerçeklik dünyasıdır. 


21) Aşağıdakilerden hangisi, adlar ile nesneler arasındaki ilişkinin tamamıyla bireysel istek ve keyfî tutumlar üzerine inşa edildiğini savunmuştur? 

a) Platon
b) Aristoteles
c) Quine
d) Wittgenstein
e) Sofistler 


22) “… için anlam, zihindeki tasavvurlara karşılık gelir.” 
Yukarıdaki cümledeki boşluğa gelecek uygun kelime aşağıdakilerden hangisidir? 

a) Locke
b) Platon
c) Parmenides
d) Herakleitos
e) Ksenophanes 


23) Anlamı sözcüğün işaret ettiği nesne olarak gören anlayış aşağıdakilerden hangisidir? 
a) Doğrudan anlam öğretisi
b) Dolaylı anlam öğretisi
c) Semantik anlayış
d) İdealizm
e) Rasyonalizm 

24) Aşağıdaki seçeneklerden hangisi Platon’un anlam görüşünü ifade etmektedir? 
a) Dolaylı anlam öğretisi
b) Doğrudan anlam öğretisi
c) Sofizm
d) Rasyonalizm
e) İdealizm 


25) Kendisini evrenin merkezine koyan yeni insan, yüzünü bu dünyaya çevirerek bütün doğaya ve evrene hâkim olmak, yeryüzü krallığını kurmak istiyordu.” yargısı hangi dönemin belirgin özelliğidir? 

a) Rönesans Dönemi
b) Orta Çağ
c) Antik Çağ
d) Skolastik Dönem
e) Helenistik Dönem 


25) Aşağıdakilerden hangisi Descartes ile beraber gelişen yeni felsefenin özelliklerinden biri değildir? 

a) Doğa çarklardan oluşan bir makinedir.
b) Doğa cansız, amaçsız, sıradan bir kütledir.
c) Hayvanlar candan yoksun birer makinedir.
d) Değerler akıldan daha önemlidir.
e) Esas olan doğaya hâkim olmaktır. 


26) “Res Cogitans” ne anlama gelmektedir? 

a) Yer kaplayan cisim
b) Düşünen ben
c) Hareketsiz nesne
d) Teknolojik etkinlik
e) İlk ilke


27) “Esas olan doğaya hâkim olmaktır.” fikrini aşağıdaki düşünür veya bilim adamlarından hangisi savunmuştur? 

a) Aristoteles
b) John Locke
c) Farabi
d) Francis Bacon
e) Platon 
                                                                                                                                                                    
28) Aşağıdaki yargılardan hangisi doğrudur? 

a) Orta Çağ döneminde teknik anlayış çok gelişmiştir.
b) Antik Çağ’da tamamen akıl merkezdedir.
c) Rönesans döneminde doğaya hâkim olma anlayışı baskındır.
d) Antik Çağ’da doğa saf dışı bırakılmıştır.
e) Rönesans dönemi mitolojik dönemin ağır bastığı bir dönemdir.


29) Kesin ve doğru bilginin imkânsız olduğunu savunan görüş aşağıdakilerden hangisidir? 

a) Rasyonalizm 
b) Theism
c) Aşırı şüphecilik
d) Deneycilik
e) Düalizm 


30) Bilginin olanağı ve sınırları konusunda şüphe eden ve bilginin eleştirisini yapan ilk filozof kimdir? 

a) Aristoteles
b) Platon
c) Thales
d) Herakleitos
e) Kolophon’lu Ksenophanes 


31) “Ksenophanes ‘İnsan nasıl bilir?’ sorusuna üç seçenek sunmaktadır. Bunlar: doğrudan tecrübe ederek, tanrının bildirdikleri, …….” ifadesindeki boşluğa aşağıdakilerden hangisinin gelmesi en uygundur? 

a) Başkalarının naklettikleri
b) Akılla elde edilenler
c) Tecrübe ile elde edilenler
d) Diyalogla öğrenme
e) Felsefi tartışmalarla öğrenme 


32) İnsan için ilk ve doğrudan bilgi aşağıdaki kaynaklardan hangisi yoluyla edinilir? 

a) Akılla
b) Tecrübeyle
c) Konuşarak
d) Felsefi düşünmeyle
e) Soruşturmayla 


33) Ksenophanes felsefesiyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi doğrudur? 

a) Tanrı, gerçeğin kendisini bilgisine açık ve seçik olarak ulaşır. 
b) İnsan gerçeğin bilgisine doğrudan sahip olabilir. 
c) İnsan, gerçeğin bilemez; bilse de ifade edemez. 
d) İnsan bilgiye hiçbir şekilde ulaşamaz. 
e) Bilgi sürekli değişen haberler bütünüdür. 


34) Locke felsefesi ile ilgili olarak aşağıdaki ifadelerden hangisi yanlıştır

a) Locke felsefesinde ideler, basit ve bileşik ideler olarak ayrılmaktadır.
b) Locke, deneyimi duyum, dış duyum ve düşünüm diye ayırmaktadır.
c) Basit ideler, duyum ya da düşünme yoluyla kazanılırlar.
d) Locke, deneyciliğin temsilcisi olarak görünmektedir.
e) Locke, aklın bilgi kaynağını olduğunu savunmaktadır. 


35) Aşağıdakilerden hangisi Locke’un madde görüşünü en iyi şekilde tanımlar? 

a) Madde, biçimsiz şeydir.
b) Madde, cismin en önemli taşıyıcısıdır.
c) Madde, ne olduğu tam olarak dile getirilemeyen, ancak kendisine gene de ihtiyaç duyulan bir varlığa işaret etmektedir.
d) Madde, her şeyin ona bağlı olduğu şeydir.
e) Madde, kendiliğinden oluşan tek varlıktır. 

36) Locke’un felsefesi göz önünde tutulduğunda aşağıdakilerden hangisi doğru bir yargıdır? 

a) Birincil nitelikler, nesneye aittir.
b) Birincil nitelikler, nesneden ayrılabilir.
c) Şekil, ikincil niteliklerdendir.
d) Locke, nesneyle ilgili nitelikleri üçe ayırır.
e) İkincil nitelikler, nesneye bağlıdır. 


37) “….., kendilerini duyumlayan duyu organları için vardırlar.” cümlesindeki boş yere aşağıdakilerden hangisinin gelmesi gerekmektedir? 

a) Değişmez nitelikler
b) Birincil nitelikler
c) İkincil nitelikler
d) Madde
e) Form 


38) Aşağıdaki yargılardan hangisi Locke’un ide anlayışını en iyi anlatır? 

a) İdeler, fiziki nesneleri temsil ederler.
b) İdeler, salt maddedir.
c) İdeler, Tanrı’nın zihnindeki tasarımlardır.
d) İdeler, akılla elde edilir.
e) İdeler, nesnelerden bağımsızdır. 


39) Wittgenstein’ın anlamın sınırlarını belirlemeye çalıştığı eserinin adı aşağıdakilerden hangisidir? 

a) Tractatus
b) Aklın Yönetimi İçin Kurallar
c) Doğa Üzerine
d) Saf Aklın Kritiği
e) Mantık Bilimi 


CEVAPLARI:

1)       c                      2)       e              3)        a
4)       c                      5)       e               6)       a
7)       c                      8)       a               9)       d
10)     e                     11)      a             12)       c
13)     d                     14)      a             15)       b  
16)     b                     17)      a             18)       e 
19)     a                     20)      b             21)       e  
22)     a                     23)      a             24)       b 
25)     d                     26)      b             27)      d 
28)     c                     29)      c             30)       e
31)     a                     32)      b             33)       a 
34)     e                     35)      c             36)       a
37)     c                     38)      a             39)       a


4.10.2018

22.01.2018

16.11.2017

22.09.2017

Yazının İnsan Karakterini Ele Vermesi - Halit UZAN

Özet


El yazısı, kişilerin sağlık durumlarını, zihinsel problemlerini, geçmiş yaşantılarını ve gizli yeteneklerini anlayabilmemize yardımcı olan kullanışlı bir araçtır. Bu çalışmada görüntü işleme, karakter tanıma teknikleri ile yapay sinir ağları birlikte kullanılarak el yazısı analizinin bilgi güvenliğindeki önemi gösterilmeye çalışılacaktır. El yazısı analizleri her ne kadar klasik yöntemlerle yapılsalar da, yüksek doğruluk oranı ve zaman kazancı için bu yaklaşımların kullanılması büyük önem taşımaktadır.

Anahtar Sözcükler: El Yazısı, Karakter Tanıma, Karakteristik Özellikler, El yazısı bilimi

Giriş

Düşünme ve dil becerileri, insanı diğer canlılardan farklı kılan en önemli niteliklerdir. İnsan, doğduğu andan itibaren dili hazır bulur. İlk aylarda ağlamalar, el kol hareketleri ile anlaşma sağlamaya çalışır. Büyüyüp geliştikçe iç dünyasını ve düşünce yapısını da oluşturmaya başlar (Özbay 2002: 112). Dil bir iletişim sistemi, okuma ve yazma da bu sistemin ögeleridir (Girgin 2002: 213). Yazının, sözlü iletişimin mümkün olmadığı durum ve zamanlarda iletişimi kolaylaştırma, bilgi akışını sağlama, gelecekte var olma, yarınlarda yaşama kaygısı ve ihtiyacının sonucu olarak ortaya çıkmış olduğunu söylemek mümkündür (Duran, 2009: 2).
Yazıdan, sadece o dönemin insanları değil, sonraki dönemlerde yaşayacak insanlar da faydalanacaktır. Bugün, geçmiş hakkındaki en sağlıklı bilgiler geçmiş- ten kalmış yazılı belgelerden elde edilmektedir. Yazı insan yaşamındaki düşünceyi kalıcı kılması nedeniyle önemlidir. Duygu, düşünce alışverişini kolaylaştırır. Günümüzde insanların duygu ve düşüncelerini uzaklara ileten, iletişimlerini sağlayan, birçok araç kullanılır. Ancak binlerce yıl öncesine bakıldığı zaman yazının insan düşüncesinin çeşitlendirilmesinde ve geliştirilmesinde etkin bir gücü olduğu görülür (Özkara, 2007: 45). Yazı, tarihin başlangıç noktasıdır. Fert için de yazı konuşmayla birlikte edinmeye başladığı bir yetenektir. Her ne kadar bu ilk çizgilere karalama adını verilse de okul hayatına kadar geçen süre insanın yazı karakterini belirleme açısından oldukça mühimdir.
Yazı düzenleri tarih boyunca ilginç bir gelişme göstermiştir. Önceleri resme daha yakın bir yazı kullanılırken yazı sistemleri zamanla gelişmiş ve daha soyut semboller kullanılmıştır. Zamanla soyut yazıya geçilmiş, artık resim ve stilize şekiller yerine çeşitli sesleri ifade eden soyut semboller kullanılmaya başlanmıştır. Bu süreçte insanlığın yaşamış olduğu gelişmenin etkisi gözden kaçırılmamalıdır. İnsanlar da önceleri daha somut düşünürken bilimlerdeki gelişmeler daha soyut düşüncelere yönelmelerine sebep olmuştur.
Yazının gelişmesiyle birlikte yazıdaki değişmeleri inceleme çalışmaları da başlamıştır. Bu çalışmaların ilerlemesiyle de grafoloji ortaya çıkmıştır (Alkan, 1996: 3).
Grafoloji (graphology) Yunanca "graphein", yazmak ve "logos", sözcüklerinin birleşiminden oluşmuş, el yazısından kişilik analizi yapan bir bilim dalıdır. Aydınlanma döneminde, konusu davranışı incelemek olan akılcı psikoloji yerine deneysel psikolojiyi çalışan psikoloji akımından doğmuştur. Tarihî açıdan eski bir yöntem olmasına rağmen bilim olarak kabul edilmesi ve üniversitelerde yerini alması 1970’li yıllardan sonra olmuştur. Avrupa’daki pek çok üniversitede ders olarak okutulmakta, Almanya, İsviçre, Hollanda, İngiltere, Rusya, İsrail, Brezilya, Amerika Birleşik Devletleri, İspanya, İtalya gibi ülkelerde Grafoloji ile ilgili kuruluş, derneklerin olduğunu konuya ilişkin çok sayıda yayınla yerini sağlamlaştırdığı görülmektedir (Gökmener, 2009: 2).
Roman’a göre el yazısı bilimi, el yazısının bilimi veya araştırılması, yazıcı- nın şahsiyetini gösterme veya ifade etme, yazıdan kişiliğin özelliklerini açıklama sanatıdır. (Roman, 1968: 169).

El Yazısının Farklı Özellikleri
Bahsedilen grafolojinin iki farklı uygulama şeklini bulmamız mümkündür. İlki, kişinin karakterini tanımlamada el yazısının yükseklik, eğim ve düzenliliği gibi bütünsel özelliklerine dayanan uygulamasıdır. Diğer yaklaşım ise sembolik olup sembollerin yorumlanmasını konu olarak ele almaktadır.
Grafoloji
Tablo 1. Önerilen Özellik Kümeleri
Grafolojik özellikler, kişilerin kalıtsal veya sonradan edinmiş olduğu özellikler olarak sınıflandırılabilirler. Kalıtsal özellikler noktalar, virgüller, karakterlerdeki çengeller, basınç, hız ve giriş-çıkış vuruşlarıdır. Sonradan edinilmiş sosyal özellikler ise karakterler arasında bırakılan boşluk miktarı, oranlar, eğim ve hizalamalardır. Bu belirtilen özelliklere dayanılarak imza doğrulama için bir özellikler seti tanımlanabilir. Tablo 1’de, imza doğrulama için grafoloji ve grafometriden alınan bazı özellikler görülmektedir. (Oliveira Luiz, 2005)

Yazıda Temel Öğeler

a) Biçim: Özellikle ilköğretim döneminde, harflerin büyükleri, harfleri oluşturan kısımların birbirlerine oranları, harflerin biçimleri hakkında kesin yaptırımlar ve kurallar koyarlar. Öğrencileri bunlara uymaya zorlarlar. Ancak insan ne bir yazı makinasıdır ne de bir robottur. Bu zorlamaların tümüne ve öğretilenleri uygulama çabasına rağmen, yazımda kişiliğinden izler taşıyan biçim değişiklikleri gösterir.
Bazen yazının; öğretilene çok uygun, kurallı ve orantılı bir biçime sahip olduğu görülür. Böyle bir durumda yazı sahibinin, öğretilen standart yazıma uymaya aşırı özen gösterdiği, bu belirlenmiş tarzdan ayrılmak istemediği düşünülebilir. Bu nitelik, aşırı bağımlılık ve silik kişilik belirtisi olabilir.
Yazı yazan, harfleri kendine özgü bir biçimde yalınlaştırabilir. Yalınlaştırılmış harflerle oluşan yazı, uyumlu ve göze hoş gözüken bir biçime sahipse; yazanın zeki, açık fikirli ve bilgili biri olduğu düşünülebilir.
Buna karşıt olarak, yazı tamamen uyumsuz, göze hoş görünmeyen, okunuşu güçleştiren ve yazımı ağırlaştıran bir biçime de sahip olabilir. Böyle bir durumda o kişinin, gereksiz ayrıntılarla uğraşıp gerekli eylem ve davranışları göstermede etkisiz kalan, çelişkili, karmaşık bir kişiliğe sahip olduğu düşünülebilir.
b) Ölçü: Bir yazının büyüklüğü, yani alışılagelen büyüklüğe göre orantısı, o kişinin, içedönüklük-dışadönüklük durumu hakkında bilgi verir. Küçük bir yazı, genel olarak içedönük, çekingen ve huzursuz kişiliği belirler. Büyüklüğü ortalamanın üzerindeki bir yazı ise, dışadönük, sosyal, kendine güveni ve yaşama sevinci olan bir kişiyi belirler.
c) Yön ve eğim: Okul çağında en çok üzerinde durulan ve kazandırılmaya çalışılan yazım alışkanlıklarında biri de, satır aralıklarının eşit ve yatay düzleme paralel olmasıdır. Çizgili ve kareli kağıda yaptırılan yazı alıştırmalarının amaçlarından biri de budur. Bütün bu çabalara karşın, insanların bir bölümü yazılarını düzgün ve birbirine paralel sıralar halinde yazarken diğer bir bölümü eğimli yazı yazma eğiliminin önüne geçememektedir.
Eğimli yazı, inme veya çıkma durumundadır. Yazının bu özelliği grafolog için iyi bir bilgi kaynağıdır. Yukarı doğru çıkan yazı, dinamik, hoşgörülü ve yetenekli kişinin yazısıdır. İnen yazı ise enerji ve eylem gücünden yoksun, karamsar ve asabi kişinin yazısı olarak belirlenir.
d) Bastırma: Bastırarak yazılmış güçlü bir yazı, kişinin mizacındaki yoğun enerjiyi, atılım isteğini, düzenli ve iradeli kişiliği kanıtlar. Buna karşın, kağıda dokunur gibi çok hafif bastırmayla yazılan yazı, güçsüz, zayıf iradeli ve yumuşak kişiliği gösterir. Kağıdı delercesine aşırı bastırılarak yazılan yazı genellikle akli dengesi bozuk kişilerde görülür.
e) Düzen: Düzen, yazının sunuluş şekli, yani görünümüyle ilgilidir. Paragraflar düzenli, noktalama işaretleri tam ve mükemmel olduğunda; parlak fikirli, düzenli, davranışlarında tutarlı bir kişilikten söz edilebilir. Gelişigüzel kullanılmış bir yazı kağıdı, başı ve sonu belli olmayan, paragrafları belirlenmemiş, noktalama işaretleri konulmamış yazı; düzensiz, davranışlarında tutarsız, çelişkili bir kişiliğe ait olabilir.
f) Akıcılık: Akıcılık terimiyle anlatılmak istenilen, sözcüklerin kendi içinde kesintisiz bir devamlılık içinde olması ve cümle içinde bir diğerinden kopukluk meydana getirmeyecek bir yakınlık içinde bulunmasıdır. Kalemini hiç kaldırmaksızın, kesintisiz bir akıcılıkla yazan kişi, her şeyden önce gerçekleştirme istek ve eğiliminde olan bir yapıya sahiptir. Buna karşın çok aralık bırakan, bir satıra ancak üç sözcük sığdırabilen kişilerin gerçeklikten uzak olduğu söylenebilir.

Ayrıntıların Yorumu


Grafoloğun, bir yazının genel biçimiyle ilgilenmesi, bir yapıtın sadece bir iki satırlık özetine göz atmasından farksızdır. Çok karmaşık hatta o derece ilginç olan kişi derinliğine tanınmak isteniyorsa, ayrıntılara inilmeli, incelme ve yorumda titizlik gösterilmelidir.

a) Noktalamanın yorumu
• Soru ve ünlem işaretlerini aşırı kullanma; kişide hareketliliği, coşku, heyecanı belirler.
• Noktalamada titizlik, doğru ve gerekli noktalamaya özen; kişideki güçlü sosyal benliği, kurallara, sosyal yaptırım ve düzenlemelere uyumu, kararlılığı ve tutarlı davranışı gösterir.
• Yazımda, satır düzeyinin üstünde kalacak biçimde yapılan noktalama, aydın düşünceyi ve etkin düş gücünü ortaya koyar.
• Harflerin oldukça uzağına düşen, aşırı sağa doğru yapılan noktalamalar, canlılık, hareketlilik, kavrama çabukluğu ve kıvrak zekayı belirler.
• Noktalama konulması gerektiğinde, sözcüğün bitiminden önce yapılan noktalama, yani erken noktalama; kişinin baskın bir çekingenlik, ket vurur, korku içinde olduğunu açığa çıkarır.

b) “t”lerin yorumlanması:
• “t”lerde yüksek sap: Çevreyle uyuşmazlık, coşkun bir duygusallık, baskın heyecanlar ve tutkular demektir.
• “t”lerde yükselen çizgi: Bu çizgi eğer çok uzun ve dikse, hareketlilik ve yoğun enerjiyi belirler.
• “t”lerde inen çizgi: İçe kapanık, pasif ve yoğun enerjiyle dolu olmayan kişilerdir.
• “t”lerde içbükey çizgi: Bu tür t çizgisi kullananlar, çevrelerindeki kişilere karşı hoşgörülü, soğukkanlı ve ölçülüdürler. Ancak bu bazen, içe kapanıklıklarından, düşünce ve duygularını herkese açamamalarından da ileri gelebilir.

c) İmzaların yorumlanması:
İmzasız yazının günlük yaşamda bir değer taşımaması gibi imzasız bir yazı yorumu da, kişiliği tanımlamadan oldukça uzaktır.
• Yazıya uygun imza: İmzanın yazıyla uyumlu, yazıya benzer olması, kişinin abartma ve özenmelerden uzak, açık yürekli biri olduğunu gösterir.
Yazıdan büyük imza: İmza yazıdan büyükse, yazı sahibinin kendine güvenen biri olduğu, duygu ve düşüncelerini çevresindekilere açmaktan tat aldığı, canlı ve yaşamı seven kişiliğiyle başkalarının beğenisini kazanmaya yöneldiği söylenebilir.
• Yazıdan küçük imza: İçe kapanık, alçak gönüllü, sosyal ilişkilerde zayıf, kendi halinde insanlara özgüdür.
• Okunaksız ve aceleci imza: Bu, çok imza atanlarda, gerçekten acelesi olan, iş yetiştirme çabası olanlarda görülür ve normaldir. Bunun dışında bu tür bir imza, kendilerini saklamak, duygu ve düşüncelerini gizlemek amacı taşıyanlara özgüdür.
• Başlangıcı kıvrımlı imza: İmzanın başlangıcında bir kıvrımın olması, kişinin davranışlarında sürekli bir tedbirlilik ve ihtiyat içinde olduğunu belirler. Bu özellik; korku, tedirginlik ve iç huzursuzluğu anlamları da taşır.
• Yukarı çıkan imza: Güçlü tutkuları, büyük amaç ve istekleri olanlarda görülür.
• Aşağıya inen imza: Davranışlarda güvensizlik ve cesaretsizliğe işarettir.
• Altı çizgili imza: Gururluluk, erdem düşkünlüğü, özel yaşantıyı gizleme çabasını belirler.
• Bir çember veya elips içindeki imza: Korunma gereksinmesi, güvence ve sığınma arayışı anlamı içerir
• Çok karmaşık ve okunaksız imza: Okunaksız imzaya, okunaksızlığı ve karışıklığı sağlamak için özel bir çaba harcanmış olmalıdır. Bu tür bir imza, çocuksu karaktere veya ikiyüzlülüğe işarettir.

Sonuç


Tasarlanacak olan bu tür bir yapı ile kişilerin yazım stillerinin eğiminden yola çıkarak kişinin profili hakkında bir varsayımda bulunulması olasıdır. Özellikle adli araştırmalarda bu türden bir tekniğin kullanımı araştırmayı yürüten ekibin daha hızlı ve daha güvenilir sonuçlar almasına yardımcı olacaktır. Burada tasarlanan sistem kişi hakkında profil oluştururken sadece yazının eğimini temele almıştır. Oysaki literatürde çok sayıda kriter bulunmaktadır. Yapay sinir ağlarının her bir karakter için bu yapıyı kullandığı ve bunun benzeri birçok kriterin olduğu düşünülürse sistemin oldukça karmaşıklaştığı görülecektir. Bununla beraber elde edilecek veriler ve sonuçların daha doğru ve güvenilir olacağı aşikârdır.

Kaynakça

  • Roman, K. G. (1968), Encyclopedia of the Written Word, Frederick Ungar Publishing Co., New York.
  • Gökmener, A. (2009), Grafoloji ve Personel Seçimi, Yeditepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, İstanbul.
  • Alkan, N. (1996), Yaşlanmaya Bağlı Yazı ve İmza Değişiklikleri, İstanbul Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Adli Tıp Anabilim Dalı, İstanbul.
  • Özkara, Y. (2007), 6+1 Analitik Yazma ve Değerlendirme Modelinin 5. Sınıf Öğrencilerinin Hikâye Edici Metin Yazma Becerilerini Geliştirmeye Etkisi, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
  • Duran, E. (2009), Bitişik Eğik Yazı Öğretimi Çalışmalarının Çeşitli Değişkenler Açısından Değerlendirilmesi, Gazi Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Ankara.
  • Girgin, Ü. (2002), Okul Öncesi Eğitimde Okuma ve Yazma, Konuşma ve Yazma Eğitimi., Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir.
  • Özbay, M. (2002), “Kültür Aktarımı Açısından Türkçe Öğretimi”, Türk Dili Dergisi, sayı: 602, Ankara.
  • Oliveira Luiz S., Justino Edson, Freitas Cinthia, Sabourin Robert, “The Graphology Applied to Signature Verification”, 12th Conference of the International Graphonomics Society (IGS 2005), 286--290, 2005.

14.09.2017

Katılım Bankacılığı | Ayşegül Kaya

BİRİNCİ BÖLÜM 

KATILIM BANKACILIĞI

1.1.Katılım Bankacılığı Kavramı

    Geleneksel bankacılıkta, oranı önceden belirlenmiş faiz karşılığında mudilerden toplanan mevduatlar, bankanın belirlediği faiz oranı üzerinden, fon ihtiyacı olanlara kredi şeklinde kullandırılmaktadır. Katılım bankacılığının, geleneksel bankacılıktan ayıran en önemli husus, faiz yerine katılım payı sağlamasıdır. Katılımcıların faaliyet sonuçlarına katılmasını öngören bu sistem, faizsiz bankacılık olarak da bilinmektedir. Buradaki temel amaç; tasarruflarını kullandırmaları karşılığında faiz almak istemeyen tasarruf sahiplerinin sermaye birikimini, etkin bir şekilde ekonomiye kazandırmaktır.