Kayıtdışı Ekonomi ve Türkiye Yansımaları | Halit Özhan - Ekonomizm

11.05.2014

Kayıtdışı Ekonomi ve Türkiye Yansımaları | Halit Özhan

BİRİNCİ BÖLÜM
     1.KAYITDIŞI EKONOMİ İLE İLGİLİ GENEL TANIMLAR
     Kayıtdışı ekonomi, çeşitli ülkelerde 1970’li yıllarda ekonomistlerin ilgisini çeken en önemli konulardan biri olmuştur. Bu yılları takiben kayıtdışı ekonomi ile ilgili çalışmalar yoğunluk kazanmıştır. Ekonomik faaliyetlerin fiilen gerçekleşmiş olmasına rağmen bu faaliyetlerle ilgili kayıtların tutulmaması olarak nitelendirilen kayıtdışı ekonomi, kamu idarelerinin denetimi dışında kalan her türlü ekonomik işlem ve faaliyetlerdir.
Bu faaliyetler meşru olduğu kadar gayri meşru da olabilen faaliyetlerdir. Faturasız alışveriş, sigortasız çalışma,  ikinci bir işte çalışma, kaçakçılık, uyuşturucu ticareti, işportacılık, vergi kaçakçılığı vb. şekillerde ortaya çıkan ekonomik faaliyetler, kayıtdışı ekonomin içeriğini oluşturmaktadır. Bu faaliyetler her ne kadar kanuni belgelerle belgelendirilemiyorsa ve Gayri Safi Milli Hasıla(GSMH) hesaplamaları dışında bırakılıyorsa da gerek gelişmiş gerekse de az gelişmiş ülke ekonomilerinde çok önemli boyutlara ulaşmaktadır.
     Kayıtdışı ekonomi ile ilgili çalışmalar 1970’li yıllarda yoğunluk kazanmasına karşın, bu konu ile ilgili ilk çalışma, Amerika Birleşik Devletleri’nin 2. Dünya Savaşı yıllarındaki beyan edilmeyen gelirleri parasal yöntemlerle tahmin etmeye çalışmış olan Cagan tarafından yapılmıştır. Gutmann, 1977 yılında aynı metodu ABD ekonomisine uygulayarak bu ülkede kayıtdışı ekonominin boyutlarını tahmin etmeye çalışmıştır. Bu yıldan itibaren çeşitli ülkelerde kayıtdışı ekonomi konusunda çeşitli araştırma ve incelemeler yapılmıştır.
     1.1. Tanım ve Kapsamı
     Kayıtdışı ekonomi üzerinde çalışılabilmesi için öncelikle bu terimin tanımının yapılması gerekmektedir. Kayıtdışı ekonomi ile ilgili yapılan çalışmalarda bu terimin tanımı, değişik özellikleri ele alınarak yapılmaktadır.
     Kayıtdışı ekonomi; ya hiç belgeye bağlanmayarak ya da içeriği gerçeği yansıtmayan belgelerle, gerçekleştirilen ekonomik olayın devletten ve işletme ile ilgili öteki ( ortaklar, alacaklılar, kazanca katılan işçiler vb.) kişilerden tamamen yada kısmen gizlenerek, kayıtlı(resmi) ekonominin dışına taşınmasıdır.(ALTUĞ, 1999)
     Kayıtdışı ekonomi; gayri safi milli gelir hesaplarını elde etmede kullanılan, bilinen istatistik yöntemlerine göre tahmin edilemeyen ve gelir yaratıcı ekonomik faaliyetlerin tümüdür.(DERDİYOK, 1933)
     Kayıtdışı ekonomi; geleneksel ölçüm teknikleri ile ölçülemeyen, resmi rakamlara yansımamış ve belli bir çıkar karşılığında mal ya da hizmet olarak sunulan faaliyetlerin tümü olarak tanımlanır.(ÖZSOYLU, 1996)
     Schneider (1986)’a göre kayıtdışı ekonomi, katma değere katkıda bulunan ve milli muhasebe geleneklerine göre milli gelire dahil edilmesi gereken, ancak halihazırda kaydedilmemiş bulunan tüm ekonomik faaliyetlerdir(Erkuş ve Karagöz, 2009, 128).
     Türkiye için 1980’li yılların sonlarından itibaren kayıtdışı ekonomi boyutları hesaplanıp tartışılmaya başlanan bir ifade türü olmuştur(Us, 2004, 3).
     Maliye Bakanlığı, Gelir İdaresi Başkanlığı, 2008-2010 yıllarını kapsayan “Kayıtdışı Ekonomi ile Mücadele Stratejisi Eylem Planı”nda ise ; “Kayıtdışı ekonomi, devletten gizlene kayda geçirilmeyen/geçirilemeyen ve bu sebeple denetlenemeyen faaliyetler olarak tanımlanabilir” denilmektedir(GİB, 2009, 3).
     1.2. Kayıtdışı Ekonominin Unsurları
     Kayıtdışı ekonomi kavramına nitelik kazandırabilmek ve bundan sonra yapılacak açıklamalara ışık tutabilmek amacıyla, kayıtdışı ekonominin içinde yer alan ve birbirinden farklılık gösteren unsurları gelir elde edenler açısından üçe ayırmak mümkündür.
v  Yeraltı Ekonomisinin Unsurları ( yasadışı faaliyetler / kara para),
v  Yarı Kayıtlı Ekonominin Unsurları,
v  Hiç Kayıtlara Girmeyen Ekonominin Unsurları.
Yukarıda sıralanan unsurların en temel özelliği, elde ettikleri gerçek gelirlerin tamamını kayda geçirmiyor ve vergisini de bu gerçek gelir üzerinden ödemiyor olmalarıdır. Ancak, ekonomik hayat içerisinde fonksiyonları ve var oluş şekilleri açısından birbirinden oldukça farklılık göstermektedirler.
      1.2.1. Yer altı Ekonomisinin Unsurları
     Yer altı ekonomisinin unsurlarını, yasaların yasaklamış olduğu faaliyetlerle uğraşanlar olarak tanımlamak mümkündür. Burada önemli olan, faaliyetlerin yasaların öngördüğü bir şekilde yapılmaması değil, faaliyetin kendisinin her hal ve takdirde yasaklanmış olmasıdır. Daha çok kamu düzenini ilgilendiren ve devletin güvenlik güçlerinin uğraşı alanı içinde olan bu faaliyetleri, uyuşturucu kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, stratejik madde ve eski eser kaçakçılığı, arsa ve arazi yağmalama, çek senet tahsili, kara para aklama ve tefecilik, cinayetler vb. olarak saymak ve bu sayılanları arttırmak mümkündür.
     Yukarıda belirtilen türden faaliyetlerin tam olarak kavranması mümkün olmamaktadır. Tam olarak kavranması bir yana, bu faaliyetlerin boyutları hakkında tahminler yapmak bile mümkün değildir. Yasak olan bir faaliyetin ve bu faaliyetten elde edilen gelirin kayda geçirilmesi ve vergilendirilmesini beklemek bir anlam ifade etmemektedir.
     1.2.2. Yarı Kayıtlı Ekonominin Unsurları
     Kayıtdışı ekonomi kavramı içerisinde olduğu düşünülen en geniş kitle, faaliyetleri yasal olan, aslında kayıtlı olup da gelirlerinin büyük bir kısmı kayıtların dışında kalan mükelleflerden oluşmaktadır. Bu tür mükellefleri de kendi aralarında ikiye ayırmak mümkündür.
v  Yasal Olarak Gelirleri Kayıtdışında Kalan Mükellefler: Vergi kanunlarında yer alan bir kısım mükellefler ne gelir elde ederlerse etsinler, bu geliri doğru olarak saptama zorunluluğunda değillerdir. Ödeyecekleri vergi, daha önceden ve elde edilecek gelirden bağımsız olarak belirlenmektedir. Dolayısıyla yasal yolla bu mükelleflerin faaliyetleri sonucu elde ettikleri gelirin kayıtdışında tutulmasına izin verilmektedir.
v  Gelirleri Yasalara Aykırı Olarak Kayıtdışına Çıkaran Mükellefler: Ekonomik faaliyette bulunan ve yasaların öngördüğü biçimsel edimlerini yerine getiren bazı mükellefler, faaliyetleriyle ilgili bir kısım bilgileri çeşitli nedenlerle kayıtdışında tutmaktadırlar. Bu nedenlerin başında da daha az vergi ödemek (ya da hiç ödememek) amacının olduğu görülmektedir. Faaliyetlerin bir kısmının kayıtdışına çıkarılması demek, gelirlerin de kayıtsızlaşması anlamına gelmektedir. Bu tür mükellefleri hemen hemen tüm sektörlerde görmek mümkün olmakla birlikte, kayıtdışılığın boyutlarını önemli ölçüde sektörün yapısı belirlemektedir.
     Ekonomik hayatı gözlemleyen herkesin, üzerinde fikir birliği ettiği ve gelirlerinin önemli bir kısmının kayıtlara geçmediği ve yeterince vergi ödenmediği genel kabul gören iş kolları aşağıdaki şekilde sıralanabilmektedir. (Yalnız hemen belirtmek gerekir ki, aşağıda yer alan işlerle uğraşan herkes kayıtdışı ekonominin bir unsuru ve vergi kaçıran kişi değildir.) Kereste ve mobilya ticaret yapanlar, oto galerileri, emlak komisyoncuları, kum ocakları, kuyumcular, döviz büroları, proje büroları, gayrimenkul kiraya verenler, küçük sanayi bölgelerinde oto tamir-bakımı yapanlar, naylon fatura düzenleyenler, tarımsal ürünleri alıp satanlar vb.
     1.2.3. Hiç Kayıtlara Girmeyen Ekonominin Unsurları
    Bu gruba giren unsurlar, ekonomik hayatın içinde aktif olarak yer almalarına rağmen, hiçbir mükellefiyet kaydı olmayan, vergi idaresinin bilgisi dışında kalan kayıtdışı çalışan kişilerdir. Her yerde rastlamakla birlikte özellikle büyük kentlerde daha sıkça görülen bu mükelleflere aşağıdaki örnekler verilebilmektedir. İşportacılar, hamallar, iş takipçileri, boş buldukları yerleri otopark olarak işletenler, belediye hallerine girmeyen sebze-meyve satıcıları, şehir içi nakliyat yapan bir kısım kişiler, belli bir işyeri olmaksızın küçük çapta imalat ve ticaret yapanlar, canlı hayvan ticareti yapanlar, küçük çaplı tamir-bakım işleriyle uğraşanlar, inşaat işçileri, jeton ve bilet satanlar vb. Bu tür faaliyetleri genel olarak toplumsal yaşayışın talebi doğrultusunda ve bir işyeri açmaksızın ortaya çıkan faaliyetler olarak tanımlanır.
     1.3.Kayıtdışı Ekonominin Genel Özellikleri
     Kayıtdışı ekonominin temel özellikleri yapılan tanımlardan da anlaşıldığı gibi değişmekle birlikte genel olarak şöyle sıralanmaktadır:
     Kayıtdışı ekonomiyi oluşturan işlemlerin en önemli özelliklerinden birisi; bunların “kanunlara uymamasıdır”. Ekonomik faaliyetlerini kamu yönetiminden gizlemek suretiyle, kayıtdışı ekonomideki iştirakçiler, işveren ve işçi, mal ve hizmet satıcısı-alıcısı arasındaki alış-verişi düzenlemek üzere konulan kanunlara uymama imkanına sahip olabilmektedirler. Kayıtdışı işçilikte asgari ücret seviyesi azami çalışma yasağı, iş güvenliği, iş güvenliği, iş ve işçi sağlığı standartları ve ayrım gözetmeyen kurallar söz konusu olmamaktadır. Bununla birlikte kayıtdışı çalışan işçi, kayıtlı ekonomilerde kamu yönetimi ve işçi sendikaları tarafından temin edilebilen ücretli tatil izni, hastalık izni, sağlık sigortası, yaşlılık, malullük ve emeklilik vb. çeşitli imkanlardan faydalanma imkanları bulunmamaktadır. Kayıtdışı çalışan işverenler (yatırımcılar) ve tüketiciler, çevre koruma ve ruhsat alma konularına ilişkin kanunları göz ardı edebilmektedir. Kısaca, kayıtdışı ekonomi tarafları, kanunları göz ardı ederek kurallara uymamakta, karmaşıklık meydana getirmekte ve bundan menfaat sağlamaktadırlar.
     İkinci olarak bu işlemler “vergilendirilmemişler”dir. İşçiler sigortalı gösterilmezse, sosyal sigorta primleri tahakkuk etmez ve ödenmez. İşçi ücretlerinden gelir vergisi stopajı kesilemez. İşverenler maaş ve istihdam vergilerinden (gelir vergisi stopajı, konut edindirme yardımı, tasarrufu teşvik fonu vb.) kaçınmak ve işçilik masraflarını azaltmak suretiyle kazanç sağlamaktadırlar. Tamamen kayıtdışı ekonomiye dahil olmayan küçük ve orta boy ticari işletmeler (KOBİ) satış kapasitelerini düşük göstererek, kayıtlı işçi masraflarını azaltarak vergi kaçırma yoluna gitmektedirler. Bu olay neticesinde devletin gelir kaybı çok büyük boyutlara ulaşmaktadır.
     Muhasebe biliminde birinci kural “belgesiz kayıt olmaz” kuralıdır. Kayıtdışı ekonomide alış-satış belgeye (fatura) bağlanmadığı için ticari defter kayıtlarına da yansımamaktadır. Verginin alınabilmesi için belgeye ihtiyaç duyulmaktadır.
     Üçüncü olarak, bu işlemler “ölçülmezler”. Bu faaliyetler devlete bildirilmediği için ekonomi ile ilgili resmi istatistiklere direkt olarak yansımamaktadırlar. Devlet üretim faaliyetlerinin hacmini doğru olarak hesaplamakta yetersiz kalmaktadır.
     Kayıtdışı ekonominin yukarıda sayılan özelliklerin yanında önem taşıyan diğer bir özelliği haksız rekabet sağlamasıdır. Yasalara aykırılık, ahlaki normlara aykırılık, gelir ya da fayda elde etme kayıtdışı ekonominin diğer özellikleridir. Faaliyetlerin yasal olup olmadığı, ülkede yürürlükte olan düzenlemeye göre belirlenmektedir. Buna göre kayıtlı olmayan, hukuk nezninde yasal olmayan her türlü faaliyet kayıtdışı ekonomi içerisinde yer anlamaktadır. Bazı ekonomik faaliyetler yasal olmalarına karşın ahlaki normlara uygun olmamaktadır. Bu faaliyetlerden bireyin kendini satması veya organlarının pazarlanması veya yalan beyanlarla satıcının müşteriyi kandırması bu kritere göre kayıtdışı özelliği taşımaktadır. Gelir ya da fayda elde edilmesi gerekmektedir. Oysa komşuya yardım, evde çocuk bakımı, temizlik ve bahçe işleri yapılması gibi faaliyetler karşılığında gelir elde edilmemekle beraber fayda sağlanmaktadır.
     Kayıtdışı ekonomik faaliyetler sonucu elde edilen, kayıtlı ekonomide üretilen mal ve hizmetlere talep yaratmakta, kayıtlı ekonominin dar boğaza girebileceği durumlarda subap görevi yapabilmektedir.
     1.4. Kayıtdışı Ekonomi Sorununu Ortaya Çıkaran Faktörler
     Kayıtdışı ekonominin ortaya çıkmasında ve boyutlarının genişlemesinde rol oynayan faktörler, toplumun ekonomik, finansal ve sosyal sisteminin bütünü tarafından belirlenmektedir. Bu faktörler, önem ve etki derecesi toplumsal birikimlere ve zamana göre her ülkede farklılık göstermektedir.
        Kayıtdışı ekonomik faaliyetleri ve dolayısıyla kayıtdışı ekonomiyi doğuran faktörlerin, birbirleri ile olan bağlantıları açısından bir bütün olarak göz önünde tutulmaması gerekmektedir. Aşağıda açıklanan faktörler, daha çok faaliyetlerin belge düzenine dayandırılmaması veya beyan edilmemesi, vergi ve sosyal güvenlik payları vb. mali yükümlülüklere ve diğer düzenlemelere uyulmaması anlamındaki kayıtdışılığın sebepleridir.
        1.4.1. Ekonomik Faktörler
        Ekonomik faktörler makro ve mikro düzeyde, diğer bir ifade ile ekonomik sistem, açısından veya bireyler açısından ele alınarak incelenebilmektedir.
        Bir ülkenin sahip olduğu ekonomik sistemin kendisi ve yapısal özellikleri kayıtdışılığa uygun bir zemin oluşturabilmektedir. Bir ekonominin gelişmişlik düzeyi, gerekli yatırımlar yapılarak yeterli kalkınma hızının gerçekleştirilememesi ve kayıtdışı istihdam imkanlarının yaratılmaması, kamu kesiminin ekonomik faaliyetler içindeki ağırlığı, düzenlemelerin ve sınırlamaların yoğunluğu kayıtdışılıkta rol oynayan faktörlerdir. Sosyalist blok ülkelerinden piyasa mekanizmasının hakim olduğu gelişmiş ülkelere kadar hemen hemen her                                                                                                             
ekonomide değişik boyutlarda da olsa kayıtdışı ekonominin varlığı söz konusu olmaktadır. Ancak, ekonomik düzenlemelerin, sınırlamaların ve bürokrasinin daha yoğun olduğu az gelişmiş ülkelerde kayıtdışılık daha büyük oranda bulunmaktadır.
     Enflasyonun yüksek düzeylerde seyrettiği ülkelerde de kayıtdışılığın artması beklenmektedir. Böyle durumlarda, sabit gelirli geniş kitleler enflasyon dolayısıyla aşınan gelirlerini telafi etmek, üreticiler de maliyetlerini azaltabilmek gayesiyle kayıtdışı ekonomiye yöneleceklerdir.
     İktisadi kriz ve durgunluk dönemleri de kayıtdışılığa uygun zemin oluşturmaktadır. Böyle dönemlerde işsiz kitleler, kayıtlı ekonomide bulamadıkları istihdam imkanlarını kayıtdışı faaliyetlerde aramaktadırlar. Müteşebbisler ise, kriz ve durgunluk etkilerini en aza indirmek ve özellikle istihdam ve üretim açısından esnek davranabilmek gayesiyle kayıtdışı faaliyetlere yöneltmektedirler.
     Bireyler açısından kayıtdışılık, genellikle fayda-maliyet ilişkileriyle açıklanmaktadır. Bireyler, karlarını ve faydalarını maksimum, maliyetlerini minimum yapacak ekonomik faaliyetlerde bulunmaktadır. Kendilerine bir yük, bir zahmet ve bir maliyet yükleyen şeylerden kaçınmaktadırlar. Aksine, onlara bir kazanç ve bir fayda getirecek şeylere yönelmektedirler. Elde edecekleri fayda ile katlanacakları maliyetleri karşılaştırarak bir karar vermektedirler. Bu karar, fayda-maliyet dikkate alınarak verilmektedir. Böylece bireylere istihdam ve gelir imkanları yani bireysel fayda sunan kayıtdışı ekonomi varlığını devam ettirebilmektedir.
     
     1.4.2. Kamu Kaynaklı Faktörler
     Kamu kaynaklı faktörlerin başlıcaları, yüksek vergi yükü ve yasal zorunluluklarıdır.
     Vergiler: Kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin arasındaki asıl sürükleyici güç olarak gözüken artan vergi yükleridir. Kayıtdışı ekonomiyi ele alan incelemelerde, özellikle ABD, Birleşik Krallıklar ve İskandinav ülkeleri üzerinde yapılmış olanlarda, çoğu kez öne sürülen tablo vergi ile ilgili olmaktadır. Fakat vergi idaresi iyi işliyor ve vergi kaçakçılığına olan baskı yeterli ölçüde caydırıcı ise marjinal vergi nispetlerinin yüksek olması, tek başına kayıtdışı ekonominin gelişmesini gerektirmemektedir. Aynı zamanda, hükümet ve onun kamu harcamaları ile vergi konusundaki siyaseti, halk tarafından kötü görüldüğü, vergi nispetleri yüksek ve vergi idaresi de iyi işlemediği zaman kayıtdışı ekonomi kendisini rahat hissettirmektedir.
     Güvenlikten üretime, çevre korumadan alt yapı yatırımlarına kadar çeşitli alanlarda faaliyet gösteren kamu kesimi, artan harcamalarını finanse edebilmek için kaynaklar aramaktadır. Bunun sonucu olarak da vergi ve sosyal güvenlik kesintileri artmaktadır. Vergi yükü ve sosyal güvenlik kesintilerinin yüksek olması, bireyleri ya da işletmeleri bu yükten kaçınmaya teşvik etmektedir.
     Mevzuat: Ülkelerdeki mevzuat ne kadar sert ve sıkı ise onu çarptırmak için de o kadar sebep var demektir. Bunun sonucunda, kanunların düşündükleri  gayeleri bir noktaya kadar geçersiz kılan ve kontrol imkanı bulunmayan bir seri faaliyet ortaya çıkmaktadır. Bu faaliyetlere kayıtdışı ekonomi olarak yaklaşılmaktadır.
     Mali sistem ve vergi mevzuatı karmaşık, vergiler çok ve çeşitli ve ödenmesi prosedür olarak zor ise bireyler kayıtdışı kalmayı tercih edebilmektedirler. Aynı şekilde, istisna ve muafiyetlerin çokluğu ve vergilerin teşvik aracı olarak yoğun şekilde kullanılması da mükelleflerin, bu istisna ve muafiyetler kapsamında kalabilmek, teşviklerden yararlananlardan bakarak kendi yükünü de hafifletme çabasıyla faaliyetlerini, gelir ve giderlerini olduğundan farklı göstermelerine dolayısıyla kayıtdışılığa yol açmaktadır.
     1.4.3. Çalışma Hayatından Kaynaklanan Faktörler
     Çalışma hayatından kaynaklanan faktörler “piyasa aksaklıklarından” kaynaklanmaktadır. Başlıca örnekleri; resmi ekonomiye kıyasla bir ürünün daha ucuza üretimi veya edinimi, bir üretim faktörünün daha elverişli fiyatla üretime katılmasıdır.
     Sayılan bu avantajlar hem üretici, hem üretim faktörü sahibi hem de tüketici için söz konusu olabilmektedir. Örneğin; girişimci bir mal veya hizmeti resmi ekonomide olduğundan daha karlı olarak üretebilmektedir. Çünkü vergisiz, sigorta kesintisiz, kanuni düzenlemelerden uzak üretim yapan gizli sektör, resmi sektörden daha avantajlı olmaktadır. Gizli sektörü seçen işveren; hukuki çalışma süreci, işçi koruma mevzuatı, fazla mesai veya işe son verme gibi hususlarla ilgili kayıtlardan kurtulmuş olmaktadır. İşsizliğin yüksek olduğu ortamlarda, kayıtdışı istihdam daha da artmaktadır. Bir işçi iş bulmuş olur veya daha uygun ücretle çalışmakta, hammadde sahibi; malını daha yüksek fiyatla satmakta; tüketici ilgili ürünü daha ucuza elde etmektedir.
     Sosyal güvenlik sisteminin etkin çalışmayışı, bireylerin sisteme kayıtlı olmakla elde edecekleri faydalar ile kayıtdışı kalma durumunda elde edecekleri faydaları karşılaştırarak tercih yapmalarına sebep olmaktadır. Eğer, etkin ve verimli bir sosyal güvenlik sistemi yok ise, cezai yaptırımlar caydırıcı değilse, sosyal güvenlik primleri gibi istihdamla ilgili kesintiler yüksek, kısaca kayıtdışı sektörde faaliyette bulunmanın kayıtlı sektörde faaliyette bulunmaya göre alternatif maliyeti düşük ise, bireyler kayıtdışında kalmayı tercih etmektedir. Sosyal güvenlik kapsamındaki fakirlik ve işsizlik gibi yardımlar da bireylerin –daha çok bu uygulamaların önemli olduğu gelişmiş ülkelerde- bu imkanlardan yararlanabilmek amacıyla faaliyetlerinin tamamını veya bir kısmını gizleyerek kendilerini işsiz veya gelirlerini düşük göstermelerine yol açmaktadır. Bütün bunlar kayıtdışı ekonominin var olmasında bir etkendir.
     1.4.4. Sosyolojik Faktörler 
     Diğer faktörlerle iç içe olarak, ağır yaşam koşulları, cezaların yetersizliği, toplumun kültür yapısı, moral ve ahlaki değerler ile eğitim düzeyi vb. sosyal faktörler kayıtdışılığın gelişmesine ve boyutlarını etkileyen unsurlardır.
     Kayıtdışı ekonominin en fazla büyüdüğü ülkeler, enflasyonun sürekli olduğu, haksız spekülatif kazançların arttığı, gelirin adaletsiz dağıtıldığı, ekonominin denetim dışı kaldığı ülkelerdir. Yaşam koşullarının ağırlaşması; bireyi kayıtdışı yollardan durumunu iyileştirmeye itmektedir. Örneğin, “kaçak çalışmaya” yöneltmektedir. Bu faaliyetler; emeklilik sigortası olmaksızın çalışma, ikinci iş, evde mal veya hizmet üretme gibi şekiller alabilmektedir.
     Moral ve ahlaki değerlerin ve eğitimin kayıtdışılıkla ilgisi, bireylerin kayıtdışı faaliyette bulunmaya, özellikle yasadışı kayıtdışılığa olan tavırlarıyla ilgilidir. Yapılan düzenlemelerle bireylere yüklenen mali ve ekonomik külfetlerin, yasak ve sınırlamaların akılcı, adil ve etkin olduğunu veri kabul edersek, moral ve ahlaki değerler ile eğitim düzeyinin yüksek olduğu toplumlarda devlete olan itaat ve devlet faaliyetlerini takdir etme, destekleme ve katılma eğilimi daha yüksek olmaktadır.
     1.4.5. Teknolojik Gelişmelerden Kaynaklanan Faktörler
     Teknolojik gelişmelerin kayıtdışı faaliyetler üzerindeki başlıca etkisi, gelişen teknolojilerin emek gücünü açığa çıkarması ve bireylerin de geçim kaygısıyla kayıtdışı faaliyetlere yönelmeleri şeklinde olmaktadır.
     Gelişen teknolojiler sermaye mallarının fiyatını ucuzlatmakta, piyasaya yönelik kayıtdışı üretim ve evde üretim kolay hale gelmektedir. Böylece kayıtdışı üretimin ucuzlayarak kalitesinin iyileşmekte olması da bu ürünlere yönelik talebin canlı kalmasında ve sonuç olarak kayıtdışı ekonominin gelişmesinde etkili olmaktadır.
     1.5. Kayıtdışı Ekonominin Etkileri
     1.5.1. Kayıtdışı Ekonominin Olumsuz Etkileri
     Bir ülkede kayıtdışı ekonominin varlığının ve boyutlarının büyüklüğünün önemi, yol açtığı sonuçlar bakımından değerlendirilmektedir. Kayıtdışılığın, temel ekonomik ve sosyal göstergelerinin ülke gerçeklerini tam yansıtmamasından kaynaklanan istatistiki anlamdaki kayıtdışılık ile, faaliyetlerin gerekli belge ve kayıt düzenine uyulmadan ve yükümlülükler yerine getirilmeden yürütülmesinden kaynaklanan mali açıdan ve sosyal güvenlik açısından kayıtdışılık şeklinde iki boyutunun bulunduğu belirtmişti. Her iki anlamdaki kayıtdışılığın ekonomik, mali, sosyal, çalışma hayatı ve teknolojik gelişmelere yönelik etkileri bulunmaktadır.
     İstatistiki anlamda kayıtdışılığın olumsuz etkileri, kaynağından eksik ve hatalı olarak gelen verilere göre hazırlanan göstergeleri temel alarak oluşturulacak politikaların ve alınacak önlemlerin uygulamada başarısız olması ve istenmeyen sonuçlara yol açması şeklinde, dolaylı bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Yapılan düzenlemelere uyulmamasından kaynaklanan kayıtdışılığın etkileri ise daha çok doğrudan olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.
     1.5.1.1. Ekonomi Üzerindeki Olumsuz Etkisi
     Kayıtdışı ekonominin büyümesi kayıtlı ekonominin küçülmesi anlamına gelmektedir. Kayıtlı ekonominin küçülmesi de devletin vergi gelirlerinin azalması anlamına gelmektedir. Bir ülkenin genel refah düzeyini gösteren başlıca gösterge kişi başına düşen milli gelirdir. Kayıtdışılık, ülkede gerçekleştirilen üretimlerin ve elde edilen gelirlerin, yapılan tüketim ve yatırım miktarının tamamen kapsanmasına ve kaynakların çeşitli kesimler ile sektörler arasında nasıl dağıldığının doğru belirlenmemesine neden olmaktadır. Böyle bir durumda, milli gelir rakamları eksik ifade edilmiş olacak ve ülkenin refah düzeyi ile verimlilik göstergeleri olduğundan düşük görülecektir.
     Milli gelir ve istihdam gibi makro ekonomik değişkenler tam ve doğru ölçülemeyeceğinden, bu değişkenlere dayalı olarak oluşturulan politikalar sapmalı sonuçlar verecektir
     Resmi ekonomik göstergeler sadece kayıtlı ekonomin göstergeleridir. Ekonomik verilerin, milli istatistik içinde gerçeği yansıtmaması refahı olumsuz yönde etkilemekte ve ekonominin durumu hakkında yanlış bilgi vermektedir.
     Ülke ekonomisinin genel fiyatlar düzeyindeki gelişmelerini gösteren enflasyon rakamlarının,  kayıtdışılığın söz konusu olduğu durumlarda olduğundan yüksek görünme eğilimi bulunmaktadır. Sadece kayıtlı üretimlerin maliyetleri ve satış fiyatları dikkate alınarak hazırlanan fiyat göstergeleri, kayıtdışı üretimlerin, kayıtdışılık dolayısıyla kayıtlı kesime nazaran oldukça yüksek ek maliyetlere katlanmadan gerçekleştirilmelerini dolayısıyla, sağlanan düşük maliyet ve satış fiyatları kapsanamadan hazırlandığında, piyasa genel fiyatlar düzeyini olduğundan yüksek göstermektedir.
     Gelirlerin bir kısmının veya tamamının otoriterlerden gizlenmesi dolayısıyla gelir dağılımı bozulmaktadır. Kayıtdışı ekonomin kişisel refahı arttırdığı bir gerçek olmakla birlikte toplumsal refahı arttırıp arttırmadığı tartışılmaktadır. Devlet bütçesine direk katkı sağlamadığı için gelir dağılımını bozmakta, diğer bir ifade ile haksız zenginlikler ortaya çıkmaktadır.
     Kayıtdışı ekonominin büyümesiyle kayıtlı ekonominin küçüldüğünü, bununla devletin vergi gelirlerinin azalması anlamına geldiği daha önce belirtilmişti. Vergi gelirleri azalan devletin iki seçeneği bulunmaktadır; bunlardan ilki borçlanmadır. Borçlanma sonucunda özel sektörün verimli yatırımlarını kendisine çeken devlet dışlama (Crowding-out) etkisi ile özel sektörün yatırımlarını azaltmaktadır. Ayrıca borçlanma sonucu tahvillerin değerinin artması ile piyasada faiz oranları artmakta ve bu mekanizmanın sonucunda enflasyon oranının artışı ile ülke bir çok sorunla karşı karşıya gelmektedir. Açıkları kapatmanın diğer bir yolu olan para basma politikasında da sonuç anlatılandan farklı olmamaktadır. Bankalar da topladıkları mevduatı, reel üretime yönelen yatırımcılara aktaramamaktadırlar. Çünkü, reel yatırımların karlılık oranının, devletin verdiği faiz oranını yakalaması zor olmaktadır. Diğer taraftan devlete kredi vermek bankalar için de çok az bir risk taşımaktadır. Bu durumda daha riskli olan özel girişimcilere kredi verilmemesi doğal olmaktadır. Bu süreç devam ettikçe, daha önceleri reel üretime katkıda bulunan sermaye sahipleri, ellerindeki sermayeyi üretimden çekerek mali piyasalara, dolayısıyla devlete aktarmaktadırlar. Ellerinde fon bulunanlar devlete verdikleri borcu faizi ile birlikte geri aldıkça daha fazla fon sahibi olmaktadırlar. Aynı zamanda da devletin fona olan ihtiyacı hızla artmakta, iç borç stoku hızla büyümektedir. Böylesine bir iç borç döngüsünün yaşandığı ekonomilerde elde edilen faiz gelirleri üzerinden vergi almak da son derecede zor olmaktadır.
     Belge ve kayıt düzenine uymamakta, vergi ve sosyal güvenlik primi gibi mali yükümlülükleri yerine getirememekten kaynaklanan kayıtdışılığın ekonomik etkilerini ise şu şekilde özetlemek mümkündür.
     Hükümetler tarafından yapılan düzenlemeler alınan vergiler ve yapılan diğer kesintiler ve bunların nasıl kullanılacağı, toplumun genel çıkarı ve bireysel oldu kadar sosyal yararları da düşünülerek ekonominin bütünlüğü için kaynak dağılımı gerçekleştirmek amacıyla belirlenmektedir. Kayıtdışı faaliyetlerin genel olarak arzulanmayan faaliyetler olduğu, emek yoğun ve gelişmiş olmayan teknolojilerin kullanılan alanlarında yoğunlaştığı dikkate alınırsa, kayıtdışı ekonominin kaynak dağılımında etkinliği bozduğu ve kaynakları verimsiz alanlara yönelttiği sonucu çıkmaktadır. Kayıtdışı ekonomide ödemelerin daha çok nakdi ödeme ve takas gibi yöntemlerle gerçekleştirilmesi ise işlem etkinliğini azaltan hususlar olmaktadırlar.
     Faaliyetlerini kayıtdışı yürütenler, faaliyetlerini kayıtlı olarak yürütenlerin kayıtlı olmaktan dolayı katlandıkları oldukça yüksek ek maliyetlere katlanmadıklarından, haksız rekabet avantajı elde edilmektedir. Bu ekonomideki rekabet yapısını bozmakta, sonuçta rekabetçi piyasanın etkin kaynak tahsisini gerçekleştirme fonksiyonu kaybedilmektedir(DPT, 2001). Kayıtlı üretilen mal ve hizmetlere, vergisinin ödenmemesi nedeniyle daha düşük bedelle satılma imkanı verilerek, dürüst vergi mükellefleri açısından haksız rekabet ortaya çıkmaktadır. Kayıtdışılığın olduğu sektörlerde vergi, sigorta ve diğer kesenekler ödenmediği bu sektörler lehine bir durum ortaya çıkmaktadır. Diğer taraftan, resmi kayıtların tutulduğu sektörlerde faaliyette bulunanların, vergi, sigorta ve diğer keseneklerden dolayı üretim maliyetleri artmaktadır. Bunun sonucunda, dürüst vergi mükellefleri açısından haksız rekabet ortaya çıkmaktadır. Kayıtdışı ekonomi nedeniyle, üretim kaynakları vergilendirilmeyen sektörlere kayabilmekte ve dolayısıyla kaynaklar da verimsiz alanlarda kullanılabilmektedir. Kaynak dağılımında etkinliğin sağlanmaması ve kaynakların verimli olarak kullanılmaması, ekonominin sağlıklı ve dengeli büyümesini de engellemektedir.
     Ekonomi içerisinde kayıtdışı faaliyetlerde bulunan firmalar daha çok KOBİ’dir. Kayıtdışı faaliyette bulunan KOBİ’lerin ödedikleri vergi oranı düşük olmaktadır. Büyük ölçekli işletmelerin üzerindeki vergi yükü ve diğer giderler daha fazla bulunmaktadır. Böylece, büyük firmaların da işlerini taşeronlar aracılığıyla veya küçülerek yürütme çabaları, ekonominin merkezilikten uzaklaşmasına yol açmakta, bu durum da optimum ölçek büyüklüğünün sağlayacağı verimlilik artışı gibi avantajların elde  edilmemesi sonucunu doğurmaktadır.
     Kayıtdışılığın en önemli sebeplerinden birinin yüksek vergi oranları olduğu düşünülürse, kayıtlı kesimin vergi yükünün daha da arttırılması, bu kesim aleyhine olan adaletsizliği daha da arttırmaktadır. Sonuçta, kayıtdışı ekonomiye kaçış hızlanmakta veya kaynaklar daha az vergilenen ama daha çok rant getiren verimsiz alanlara kaymaktadır. Ayrıca, kayıtlı ekonomideki düzenleme ve vergilerden kaynaklanan yüksek maliyet, bireyleri kendi ihtiyaçlarını kendi üretimleri ile karşılamaya yöneltmekte hane halkı üretimi gelişebilmektedir.
     Kayıtdışı ekonomide ödemelerin daha çok nakit para kullanılarak gerçekleştiriliyor olması, fiyat istikrarının olmadığı durumlarda, kayıtlı ekonomi yanında kayıtdışı ekonomide de istikrarlı bir para birimi arayışına ve dolar/euro gibi nispeten istikrarlı para birimlerinin ekonomide yaygın olarak kullanılmasına yol açmaktadır.
     1.5.1.2. Kamu Maliyesi Üzerindeki Etkisi
     Kamu yönetiminin yerine getirme zorunda olduğu savunma ve iç güvenlik ile adalet, eğitim, sağlık ve altyapı gibi pek çok hizmet bulunmaktadır. Kamunun asli gelir kaynağı olan vergiler yeterince toplanamayınca büyüyen kamu açıkları sorunu ortaya çıkmaktadır. Bunun sonucu da kamusal hizmetlerin zamanında ve etkin olarak gerçekleştirilmesi zorlaşmaktadır. Bu da yaşam kalitesinden ve refah düzeyinde azalma anlamına gelmektedir.
     Kayıtdışı ekonomi, vergi sistemini ve vergi idaresini olumsuz etkilemekte, idarenin vergi toplama kabiliyetini ve etkinliğini azaltmaktadır. Vergilenemeyen ya da eksik olarak vergilenen faaliyetler nedeniyle  vergi gelirleri daha az olmaktadır. Vergi kaybı nedeniyle bütçe açığı ortaya çıkmakta veya daha da artmaktadır. Ayrıca, bu açığın finansman yöntemi de ekonomik ve sosyal açılardan ortaya maliyet unsuru çıkarmaktadır. Vergide adalet ve eşitlik ilkesi, vergisini düzenli ödeyen kayıtlı kesim aleyhine bozulmakta, idare ile mükellefler arasında kopukluk başlamakta ve vergi zihniyetinin oluşması güçleşmektedir.
     1.5.1.3. Çalışma Hayatına Etkileri
        Çalışma hayatı ile ilgili olumsuz etkiler büyük ölçüde kayıtdışı istihdamdan kaynaklanmaktadır. Kayıtdışı istihdam, her şeyden önce, sosyal güvenlik sisteminin etkinliğini bozmaktadır. Kayıtdışı istihdam; çalışanların gerekli vasıflara sahip olmaması ve asgari yaş haddi, asgari ücret, fazla mesai ve işyeri standartları gibi konulardaki düzenlemelere uyulmaması, gerekli sosyal güvenlik, vergi ve diğer fonların eksik ödenmesi veya hiç ödenmemesi anlamına gelmektedir. Böyle olunca yeterli prim toplanamamakta, sosyal güvenlik kuruluşları da başta finansman zorlukları olmak üzere çeşitli zorluklarla karşılaşmakta ve kendilerinin de beklenen hizmetleri etkin olarak yerine getirememektedir.
     Kayıtlı işletmeler, kayıtdışı faaliyette bulunan işletmeler karşısında rekabet gücü kaybına uğrayıp zayıfladıkça, bu işletmelerin istihdam ettiği çalışanlar da zarar görmekte, örgütlü işçi-işveren ilişkileri giderek azalmakta ve sivil toplum örgütleri zayıflamaktadır.
     Kayıtdışı istihdamla birlikte, çalışanlar sendikal haklardan yoksun kalmaktadırlar. Kayıtdışı çalışan kesimlerin ağırlığının artması, sendikaların zayıflamasına ve çalışan geniş kesimin haklarının korunmasında eksiklere yol açmaktadır. Kayıtdışı çalışma durumunda olanlar, sendikasız olma ve sosyal güvenlik kapsamı dışında olma, çalıştıkları işyerinin ruhsatsız olması vb. nedenlerle, sağlıksız ortamlarda, işyeri ve iş güvenliği olmadan pazarlık gücünden yoksun ve korumasız, istismara açık ve sigortasız olarak çalışmak zorunda kalmaktadırlar. Bu da iş hayatında sağlıksız bir ortamın oluşmasına, çalışma ilişkilerinin ve işgücü piyasasının işleyişinin bozulmasına yol açmaktadır.
     Diğer taraftan, kayıtdışı istihdam nedeniyle resmi işsizlik oranları fiili durumdan daha büyük görünmektedir. Kayıtdışı çalışma aynı zamanda verimliliği de düşürmektedir. Düşük verimlilik de rekabet gücünü olumsuz yönde etkilemektedir.
     1.5.1.4. Sosyolojik Etkileri
     Kayıtdışı faaliyetlerin artması, toplumun moral ve ahlaki değerlerinin bozulmasına ve anti-sosyal davranışlarının yayılmasına sebep olmaktadır. Kayıtlı faaliyette bulunanlar, yaygın kayıtdışılığı gördükçe devlet otoriterisine olan güvenlerini kaybetmektedirler. Kayıtdışı faaliyetlerde bulunanlarda, kayıtdışılığın doğası gereği ilişkilerini yasal düzenlemeler, genel ve açık kurallar dışında yürütmektedirler. Bütün bunlar, hukuk ve adalet sisteminin etkinliğinin kaybolması, yer altı ilişkilerinin buradan doğacak boşluğu doldurması ve toplumda suç ve suçlu sayısının artması anlamına gelmekte, sosyal açıdan sakıncalı durumlar yaratabilmektedir.
     Kayıtdışı faaliyetlerin yaygınlaşması, bireylerin devlet otoritesine olan güvenlerini azaltmaktadır. Devlete olan güvenlerin azalması sonucu, bireyler sorunlarını yasadışı yollarla çözme yoluna gitmektedirler. Kayıtdışı ekonomi devlete karşı bir başkaldırı(ekonomik anarşi) yaratmakta, moral değerlerini bozmaktadır.
     Toplumun zararlı ve ahlak dışı olarak gördüğü, kötü olarak nitelendirdiği fuhuş, kumar ile çeşitli kaçakçılık, uyuşturucu satışı ve kullanımı vb. yasadışı ve kayıtdışı faaliyetlerin artması toplumda ahlak çöküşüne neden olmaktadır.
     Kayıtdışı ekonomik faaliyetler, çoğu zaman çevre ile ilgili düzenlemelere uyulmadan gerçekleştirildiğinde, kayıtdışı ekonomik faaliyetlerden dolayı doğal kaynakların tahribi ve sürdürülebilir kalkınma amacının gerçekleştirilememesi söz konusu olmaktadır.
     Kayıtdışı üretimler, belgesiz ve kayıtsız üretilmeleri sebebiyle standart dışı ve garantisiz olduğundan, söz konusu ürünleri tüketen tüketici kesimin de kayıtdışılıktan dolayı mağdur olması ve kayıtlı sektör tüketicilerini  korumaya yönelik yasalardan ve satış sonrası hizmetlerden yararlanamaması söz konusu olmaktadır.
   
     1.5.1.5. Teknolojik Açıdan Etkileri
     Kayıtdışı ekonomik faaliyetler, daha çok tarım ve hizmet sektörlerinde yoğunlaşmakta ve genel olarak KOBİ’ler şirketleşmemiş organizasyonlar tarafından gerçekleştirilmektedir. KOBİ’lerin gelişen teknolojilere daha kolay uyum sağlamalarına karşın, teknoloji geliştirmesi ve etkin araştırma-geliştirme faaliyetlerinde bulunmaları beklenemez. Kayıtdışı ekonominin teknolojik gelişmeler üzerindeki etkilerinin de olumsuz olduğu görülmektedir.
    1.5.2. Kayıtdışı Ekonominin Olumlu Etkileri
     Kayıtdışı ekonominin yukarıda sayılan olumsuz etkilerinin yanı sıra, genel ekonomi üzerinde bir takım olumlu etkileri de bulunmaktadır. Kayıtdışı ekonomik işlemlerin, genel ekonomiye olumlu sayılabilecek etkileri ise şöyle sıralanmaktadır:
1.      Rekabet Gücü Kazandırması: İşletmelerde rekabet gücü, teknolojik yatırım seviyesine dayanmaktadır. Emek yoğun üretimdeki yüksek maliyetlerin, teknoloji yoğun üretimde daha düşük maliyetlerle rekabet şansı bulunmamaktadır. Kayıtdışı ekonomide kayıtlı ekonomide ki kazanç üzerinden alınan vergiler, işçilik üzerinden ödenen sigorta, vergi gibi yüksek oranlı kamusal yükümlülükler bulunmadığından, üretim maliyetlerinin, dolayısıyla satış fiyatlarının düşük gerçekleşmesi, kayıtdışı ekonomiye yurtiçi ve yurtdışı pazarlarda rekabet gücü kazandırmaktadır.
2.      İstihdam Yaratması: Kayıtlı ekonominin yüksek maliyetler sonucu istihdam edemediği kitlelere iş imkanı sağlamaktadır. İstihdam yaratıcı bu etki hem yasal sektörlerdeki   faaliyetlerden hem de yasadışı sektörlerdeki faaliyetlerden kaynaklanmaktadır.               Kayıtdışı ekonominin yaratmış olduğu bu istihdam sağlıksız bir istihdamdır. İstihdamı geliştirmek, alternatif kayıtdışı sektörü geliştirmek değil, uygun düzenlemelerle kayıtdışı sektörü kayıt altına alarak kayıtlı istihdamı geliştirmektedir.
3.      Çoğaltan (Çarpan) Etkisi: Devletin bastığı para (emisyon) ve aldığı iç ve dış borçlar, kayıtlı ekonomiden kayıtdışı ekonomiye transfer edilip burada çoğaltan etkisi yaratarak, tasarrufların yatırıma kayma süratini ve oranını arttırmaktadır. Buda, ekonomiye canlılık getirerek büyüme hızını yükseltmektedir. Çeşitli nedenlerle kayıtlı ekonomiden, kayıtdışı ekonomiye kayan gelirler, tasarruflar üzerinde çarpan etkisi yaratarak ekonomiye canlılık getirmekte ve rekabet gücünü arttırmaktadır. Kayıtdışı ekonomiden elde edilen gelirler, kayıtlı ekonomide yer alan mal ve hizmetlere talep yaratmaktadır. Dolayısıyla, kayıtdışı ekonomiden elde edilen gelirlerin tüketim aşamasında kayıt altına alınma ihtimali söz konusu olmaktadır. Diğer bir ifadeyle, elde edilmesi aşamasında kayıt altına alınamayan gelirler, harcanması aşamasında kayıt altına alınabiwlmektedir. Kayıtdışı ekonomi, vergiye tabi geliri azaltmak suretiyle fiili vergi oranında düşüş meydana getirmektedir. Bu düşüş, kullanılabilir geliri arttırmaktadır. Bu durumda ekonomide kullanılmayan yani atıl kapasite mevcutsa marjinal tüketim eğilimine bağlı olarak tüketim mallarına talep yaratmakta, dolayısıyla yatırım mallarına olan talep seviyesi yükselmekte ve yatırımların artmasıyla milli gelir seviyesi yükselişe geçmektedir.
4.      Kaynak İsrafını Önleme: Kayıtdışı faaliyette bulunanlar bu sayede daha az vergi ödemektedirler. Daha az vergi ödemenin sonucunda bu kişilerin yatırımlara yönlendirecekleri fonları artmaktadır. Bu fonlar, yatırımlara yönlendirildiği taktirde üretim artmakta buna bağlı olarak elde edilen gelirler de artmaktadır. Devlete verilen vergiler yerinde kullanılmamakta (yolsuzluk, yersiz harcamalar, gereksiz tüketim, çalışmayan kişilere maaş verilmesi vb.), kayıtdışı işlem sonucu devlete verilmeyen vergiler ise üretime, istihdama, yatırıma kaynak teşkil etmekte, kaçırılan vergiler yerinde ve zamanında harcanmaktadır.
5.      Kayıtlı Ekonomiye Kaynak Sağlama: Kayıtdışı ekonomik faaliyetler sonucu elde edilen fonlar, menkul kıymetler borsası ve banka sistemi kanalı ile kayıtlı ekonomiye kaynak sağlamaktadır.
6.      Enflasyon Vergisinin Mükellefi: Kayıtdışı ekonomi sektörü, sadece somut vergilerden (GV,KV,KDV,Harç vb.) işlemleri ya tümüyle ya da kısmen devletten gizli yürütüldüğü için kaçınabilmektedir. Devlete ödenen vergiler, ödeyenlerin alım gücünü azaltıcı etki yapmaktadır. Ancak alım gücünü azaltan öteki olgu da enflasyondur. Enflasyondan ise en çok nakit bulunduranlar etkilenmektedir. Kayıtdışı ekonomide işlemler nakit olarak gerçekleştirildiğinden devlet, kayıtdışı ekonomik faaliyetlerden somut olarak alamadığı vergileri enflasyon vergisi şeklinde almaktadır. Bu nedenle kayıtdışı ekonomi sektörü enflasyon vergisinin en büyük mükellefidir. Hükümetlerin (politik nedenlerle) vergileri arttırmama yoluna gittiği dönemlerde, gelirlerini arttırma yolu olan enflasyon vergisi, kayıt altına alamadığı ekonomik faaliyetleri vergilendirme yolu olmaktadır.
     Kayıtdışı ekonominin yararları arasında sayılan bir diğer özellikleri de kayıtdışılığın toplumda sosyal patlamaları engelleyeceği yolunda ki görüştür. Bu görüşe göre; mükellefler ağır bir vergi yükü altında ezilmektedirler, dolayısıyla faaliyetlerinin devam ettirebilmek açısından vergi kaçırmak zorunda kalmaktadırlar. Böyle bir durumda devletin vergi gelirlerinde azalma olmakta fakat sosyal patlamalar da engellenmekte ve buna ilave olarak ekonomiye canlılık getirilmekte, resesyon ve depresyon görülmektedir.
     Her ne kadar teoride kayıtdışı ekonominin olumlu etkilerine değinilse de, kayıtdışı ekonominin özellikle uzun dönemde birçok olumsuz etkiyi beraberinde getireceği açıktır. Dolayısıyla, kayıtdışı ekonominin olumlu etkilerine bakarak kayıtdışı ekonomiyi önleme konusundaki mücadeleden vazgeçmemek gerekmektedir.
                                    








İKİNCİ BÖLÜM

     2.KAYITDIŞI EKONOMİYİ ÖLÇME YÖNTEMLERİ
     Kayıtdışı ekonominin hacmini ölçmeye çalışan çok sayıda yöntem ve çalışma olmasına karşın, kayıtdışı ekonomi tahminlerinin kendisi sapmalara, eksikliklere ve tutarlılığı tartışılan bazı varsayımlara sahiptir. Ayrıca, aynı ülke ve dönemler için yapılan tahminler arasında farklılıklar bulunmaktadır. Bunun nedeni yöntemlerin, araştırmaların ve incelenen zamanın farklı olmasıdır. Örneğin; ABD için yapılan bir çalışmada kayıtdışı ekonominin Gayri Safi Yurt İçi Hasılaya (GSYİH) oranı % 1,4-28, bir başka çalışmada ise % 4-33 bulunmuştur. Öte yandan kayıtdışı ekonominin milli gelire oranı, Avustralya’da % 4-12, Almanya’da % 2-11, İtalya’da % 10-33, Japonya’da % -15 ve Türkiye’de ise % 1.91-137,8 gibi birbirinden çok farklı olarak tahmin edilmiştir.
     Bu farklı sonuçların başlıca nedenleri öncelikle şunlardır;
v  Kayıtdışı ekonomide çalışanların, kendi etkinliklerini bilinçli olarak gizleme güdüleri bulunduğundan bu ekonominin kapsamını ölçmek olağanüstü zor olmaktadır.

v  Farklılaşan tahmin sonuçlarının ikinci nedeni farklı gözlem nesnelerinde yatmaktadır. Esas olarak devletin kayıtdışı ekonomi yüzünden hangi araçları yitireceği anlaşılmaya çalışılmaktadır. (KALÇA, 1996)
     Kayıtdışı ekonominin ölçülmesindeki en önemli zorluk, kesin olarak bilinen ancak sürekli olarak gizlenen bir olguyu tespit etmeye çalışmaktan kaynaklanmaktadır. Kayıtdışı ekonomik faaliyetlerde bulunanların (faaliyetler meşru bile olsa vergilendirilmediği için) cezalandırılma ihtimallerinin olması, bu tip faaliyetlerin gizli olmasının temel nedeni olmaktadır. Ancak, bu tip faaliyetler geride bir iz bırakmaktadır.
      Kayıtdışı ekonomiyi ölçme gereksinimi şu açılardan önemli sayılmaktadır:
1.      Ekonomik Verilere Yaklaşma: Ekonomik kurallar eldeki resmi istatistiklerden hareket edilerek alınmakta ve uygulamaya konulmaktadır. Bir ülkede kayıtdışı ekonomik faaliyetler yaygın ise, bu faaliyetler resmi istatistiklere yansımadığından ekonomik durum yanlış değerlendirilecektir. Kayıtdışı ekonominin büyüklüğü bilindiği oranda, milli gelir büyüklüğü de doğru olarak bilinecektir.

2.      Vergilendirme ve Haksız Rekabeti azaltma: Kayıtdışı ekonomik faaliyetler vergilendirilmediği için devlet ciddi vergi kayıplarına uğramakta, buna karşılık vergilendirilmeyen kesim de haksız kazanç elde etmektedir. Vergilendirilen mükellefler haksız rekabetle karşı karşıya kalacaktır. Kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin bilinmesi bunlardan bazılarının vergilendirilmesini ve haksız rekabetin azaltılmasını sağlamaktadır.

3.      Sosyal Yapı ve Mekanizmaları İyileştirme: Bir milli ekonomide kayıtdışı ekonomi hacminin büyüklük derecesi, o ülkenin sosyal yapısının sağlamlığı ve bu yapıya yönelik politikalar hakkında fikir vermektedir. Başka bir değişle kayıtdışı ekonomi ne kadar büyükse, yasama, yürütme ve yargı mekanizmaları güçlü bir olasılıkla o derece büyüktür. Dolayısıyla, bu mekanizmaları iyileştirici politikaların gerekliliği ortaya çıkmaktadır.
     Eğer bir ülkede kayıtdışı ekonomi yüksek oranda ise, bu ülkede vergi yüklerinin, kamu düzenlemelerinin ya da kanuni zorunluluk ve sınırlamaların yüksek ve fazla olduğu iddia edilebilmektedir.
     Kayıtdışı ekonomiye yönelik faaliyetler birbirinden değişik olduğu için, bunların ölçülmesinde de farklı yöntemler izlenmektedir. Yapılan çalışmalarda bir yönteme göre bulunan rakam, diğerlerinden çok farklı sonuçlar ortaya çıkarabilir. Zaten kayıtdışı ekonominin boyutlarını kesin olarak ölçmek mümkün olsaydı, o zaman kayıtdışı ekonomi olmazdı.
     Kayıtdışı ekonominin boyutunun tahmini konusunda temel ilke, GSMH’nin çeşitli yöntemleri arasında anlamlı bir farkın olup olmadığının araştırılmasıdır. Kayıtdışı ekonomiyi ölçme yöntemleri, doğrudan ve dolaylı ölçme yöntemleri olarak iki grupta toplanmaktadır. Ekonomistler, kayıtdışı ekonomiyi dolaylı ölçme yöntemleri ile tahminde bulunmak pek olası olmamakla birlikte güvenilirliği de tartışılmaktadır. Bu nedenle dolaylı ölçme teknikleriyle kayıtdışı ekonominin boyutları hakkında yapılan tahminler tercih edilmektedir.
     2.1. Doğrudan Ölçme Yöntemleri
     Mikro bazda yapılan bu tip ölçümlerde, rastgele seçimler sonucu yapılan tespitlerden genellemelere gidilmektedir. Belli bir zaman kesitinde kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin hacmi belirlenmeye çalışılmaktadır.
     Yönetimin esası, anket çalışmasıyla kayıtdışı ekonominin tahmin edilmesidir. Bu yaklaşımla kayıtdışı ekonomi konusunda ayrıntılı bilgi alınabilmekte ve bu faaliyetlerin yapısal özellikleri tespit edilebilmektedir. Ancak, bu faaliyetlerin önemli bir kısmının yasal olmaması, vergiden kaçınma ve sosyal güvenlik yükümlülüğü kapsamına girme endişesi gibi nedenlerle kişi ve kuruluşların genelde bilgi sakala eğilimleri bu yöntemin güvenilirliğini azaltmaktadır.
     Kayıtdışı ekonominin doğrudan ölçme yöntemler ile tahmininde beş farklı anket kullanılmaktadır;
v  Hane Halkı Anketleri: Kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin alıcıları ve bazen de üreticileri olarak hane halklarına uygulanan anketlerdir.

v  İşyeri Anketleri: Kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin üreticileri ve alıcıları olarak işyerlerine uygulanan anketlerdir.

v  Zaman Kullanım Anketleri: Açık ve saklı ekonomik faaliyetlerde bulunanların, bu faaliyetlerde harcadıkları zaman araştırılmaktadır. Ayrıca, daha sonra yapılan araştırmalarda, bu faaliyetlere ilişkin parasal değerler bulunmaktadır.

v  Vergi Anketleri: Vergi kaçağı olan hane ve işyerlerini belirlemeye yönelik anketlerdir. Burada vergi kaçağı olan gelir tahmin edilmektedir.

v  Diğer Anketler: Yukarıdakilerin dışında, hanede, işyerlerinde veya kamuda uygulanan anketlerdir.

     İstatistik kuruluşları, vergi dairesi, bankalar, özel araştırma ve anket kuruluşları bu yöntemi kullanmaktadırlar. Gelir elde edenlere, ne kadar gelir elde ettikleri ve bu gelirin ne kadarını kayıtlara yansıttıkları sorularak anket yapılmaktadır. Anket ya da inceleme sonucunda elde edilen sonuçlar kendi aralarında belli kategorilere ayrılarak, kayıtdışı ekonominin tanımına ulaşılmaya çalışılmaktadır. Bu yöntemin çok sağlıklı sonuçlar verebilmesi mümkün görülmemektedir. Eğer, araştırmayı yapan kamu otoritesi ise gelir elde edenlerin doğru yanıtlar vermesi beklenmemelidir. Bankaların araştırma yapması durumunda ise tam tersi bir sonuç elde edilmektedir. Çünkü banka nezdinde kredibilitesini artırmak isteyenler, gelirlerini olduğundan daha yüksek gösterebilmektedirler. (KILDİŞ, 2000)
     2.2. Dolaylı Ölçme Yöntemleri
     Bu yöntemlerin başlıca özelliği, başka amaçlar için elde edilen ve resmi kurumlar tarafından dönemler itibariyle yayınlanan göstergeler ile ifade edilen kayıtlı ekonomide, kayıtdışı ekonominin bıraktığı düşünülen izleri takip edilerek kayıtdışı ekonominin boyutlarının tahmin edilmesi esasına dayanmalarıdır. Dolaylı ölçme yöntemlerinde göz önünde tutulan başlıca göstergeler, genellikle makro düzeydeki parasal, demografik ve kayıtdışı ekonomiye yol açan vergi vb. faktörlerle ilgili göstergeler ile milli muhasebe hesapları olmaktadır. Bu yöntemlerin avantajı kayıtdışı ekonomin makro ölçüde büyüklüğünü ve zaman içinde gelişmesini ortaya çıkarmaya imkan vermeleri ve maliyetlerinin düşük olmasıdır. Ancak, belli büyüklükte bir kayıtdışı ekonominin var olduğunun bilinmesi pratik olarak çok yararlı olmamakta, niteliğinin ne olduğu, hangi sektörlerde, hangi gelir ve istihdam gruplarında, hangi sebepler ile yoğunlaştığı konusunda fikir vermemekte, dolayısıyla kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınması konusunda spesifik tedbirler önermek mümkün olmamaktadır.
     Kayıtdışı ekonomiyi, dolaylı ölçme yöntemleri ile tahminde çeşitli yaklaşımlar uygulanmaktadır. Bunlar; GSMH Yaklaşımı, Vergi İncelemeleri Yoluyla Ölçme Yaklaşımı, İstihdam Yaklaşımı ve Parasalcı Yaklaşımdır.
    
     2.2.1. Gayri Safi Milli Hasıla Yaklaşımı
     Bu yöntemde, GSMH hesaplanmasında kullanılabilecek ve kayıtdışı ekonomi için gösterge olabilecek her türlü veriden yararlanılmaktadır. GSMH’nin hesaplanmasında genellikle üretim, gelir ve harcama yöntemleri olmak üzere üç farklı yöntem kullanılmaktadır. Bazı ülkelerde birden fazla yöntem birlikte kullanılabilmektedir. Normal olarak bu üç yöntemin ayrı ayrı kullanılması durumunda aynı sonuçlara ulaşılması beklenmektedir. Ancak, kayıtdışı ekonominin varlığı farklı yöntemlerle ulaşılan sonuçların sistematik olarak farklılaşmasına yol açmaktadır.
     Kayıtdışı ekonominin boyutunu tahminde, GSMH’nin gelir yöntemleriyle bulunacak büyüklükte, üretim yaklaşımıyla bulunan değer karşılaştırılabileceği gibi harcamalar yaklaşımıyla da kayıtdışı ekonomiden elde edilen gelirin harcamaya dönüşme aşamasında tespiti mümkün olmaktadır. Ancak, döviz, altın vb. tasarruf araçlarına yatırım eğiliminin yüksek olduğu dönemlerde ve yurt dışına transferlerin varlığında bu yaklaşımda sağlıklı bir sonuç vermemektedir. Buna karşılık, kayıtdışı kesimin büyüklüğü, organize olmayan işçi kesiminin göreli payının arttığı, küçük üreticiliğin yaygın ve kentleşmenin hızlı olduğu gelişmekte olan ülkelerde harcamalar yoluyla tespit edilen GSMH, diğer yöntemlerle elde edilenlerden nispi olarak daha yüksek bulunmaktadır. (TEMEL-ŞİMŞEK-YAZICI, 1994)
Bu yöntemin sakıncası, GSMH hangi yöntemle hesaplanırsa hesaplansın kullanılan ara değerler kesin rakamlar değildir. Ayrıca resmi istatistiklerde harcama ve üretim yolu ile hesaplanan GSMH rakamlarının her zaman birbirine eşit olması, rakamlarla oynandığı imajını uyandırmaktadır. Aynı şekilde yasadışı elde edilen bir gelir harcanmıyor ise (ülke dışına transfer ediliyor ya da döviz, altın vb. elde tutuluyor ise) tahminler düşük seviyede kalmaktadır. Bu sebeplerden dolayı bu yöntem ile yapılan tahmin, kayıtdışı ekonominin ancak en alt sınırını tespit edebilmektedir. (ÖZSOYLU, 1996)
     2.2.2. Vergi İncelemeleri Yoluyla Ölçme Yaklaşımı
     Bu yöntemde, vergi inceleme yetkisi olan görevlilerin yaptıkları incelemelerde tespit ettikleri matrah farkları ve kayıtdışı istihdam rakamlarından yola çıkılarak kayıtdışı ekonominin boyutlarının tespitine gidilmektedir.
     Çağdaş vergi sistemlerinin en önemli özelliği mükellefleri vergiye tabi gelirlerini vergi idarelerine kendileri beyan etmeleridir. Bazen mükellefler, kazançlarını bilerek veya bilmeyerek olduğundan daha az beyan etmektedirler. Vergi incelemelerinde mükelleflerin beyan ettikleri kazançlar incelenir, eksiklik varsa matrah farkları bulunur. Bu yaklaşıma göre, bulunan matrah farkları esas alınarak kayıtdışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmeye çalışılır. Ancak, bu yaklaşımla kayıtdışı ekonomi değil vergilendirilmeyen ekonominin büyüklüğü tespit edilmiş olmaktadır.
     Vergilendirilmeyen ekonomi ile kayıtdışı ekonomi birbirinden farklı kavramlardır. Bazı faaliyetler vergilendirilmediği halde milli gelir büyüklüğü içerisinde yer almaktadır. Örneğin: bir mal ve hizmetin satışı vergilendirilmediği halde üretimi milli gelir hesabında dikkate alınabilmektedir. Mili gelir hesaplarında, çeşitli nedenlerle vergi alınamayan ekonomik faaliyetler tahmin edilmeye çalışılmaktadır. Bu ise, kayıtdışı ekonominin vergilendirilmeyen ekonomiden daha büyük olduğunu göstermektedir. Ayrıca, kayıtdışı ekonominin tahmini için girdi-çıktı tablosuna dayanılarak duyarlılık analizleri yapılmaktadır. Sektörler üzerinde ki teorik katma değer vergisi (KDV) ile tahakkuk eden KDV’ler arasındaki farklılık kayıtdışı ekonominin seviyesi ve eğilimi hakkında bilgi verip vermeyeceği şüphelidir. ( KALÇA, 1996)
     2.2.3. İstihdam Yaklaşımı
     Bu yaklaşımda nüfus, sivil işgücü arzı ve istihdam değişkenlerine ilişkin rakamların dönemler itibariyle gelişimine bakılarak kayıtdışı ekonomi hakkında tahminde bulunulmaya çalışılmaktadır. Sivil işgücü arzının toplam nüfusa oranı ile istihdamın toplan nüfusa oranının zaman içinde benzer gelişmenin olması beklenmektedir. Sivil işgücünün toplam nüfusa oranı belli bir seviyede kalırken, istihdamın toplam nüfusa oranının düşmesi, toplam istihdam içinde kayıtdışı ekonomideki istihdamın payının arttığını göstermektedir. Bu da kayıtdışı ekonominin büyüklüğü hakkında bilgi vermektedir. ( SARILI, 2002)
     Belirli bir yılın baz alınarak karşılaştırmanın buna göre yapıldığı bu yöntemin, basitliğine karşılık, kırsal alandaki kadın nüfusun toplam istihdam içinde yer alması ve kentlere göç edenlerin genelde kayıtdışı çalışması, eğitim düzeyinin yükselmesi ve çalışıyor görünenlerin ikinci bir işte çalışıyor olmaları nedeniyle, yöntemin güvenilirliği azalmaktadır.
     2.2.4. Parasalcı Yaklaşım
     Parasalcı yaklaşımda, parasal büyüklüklerdeki gelişmeler ile kayıtdışı ekonomi arasında ilişki kurulmakta ve sadece parasal kayıtdışı ekonominin büyüklüğü tahmin edilmektedir.
     Bu yaklaşımda, para piyasasındaki bazı hareketler izlenilmek suretiyle kayıtdışı ekonominin boyutları ortaya konmaya çalışılmaktadır. Kayıtdışı ekonomide ödemelerin genelde peşin parayla yapıldığı, alış-verişte para dışında çek, kredi kartı ve diğer yaklaşıma göre kayıtdışı ekonomide yapılan ödemelerin büyük çoğunluğu, bu konudaki denetimlere imkan vermemek bakımından nakit para ile yapılmaktadır.
     Kayıtdışı ekonomide işlemlerin büyük ölçüde nakit kullanılarak gerçekleştirildiği varsayımıyla, nakit para talebindeki bu artış, kayıtdışı ekonomideki gelişmelere bağlanmıştır. Nakit para miktarının mevduat hesapları ve milli gelire oransal gelişmesi incelenmiş ve böylece parasal yöntemler ortaya çıkarılmıştır. Kayıtdışı ekonomiyi tahmin etmek için kullanılan parasalcı analizler üç ayrı kategoride incelenmektedir.
·         Sabit Oran Yaklaşımı
·         İşlem Hacmi Yaklaşımı
·         Ekonometrik Yaklaşım
     2.2.4.1. Sabit Oran Yaklaşımı (Nakit Oran)
     Sabit oran yaklaşımı, ilk kez 1958 yılında Cagan tarafından kullanılmış ve 1977 yılında Gutmann tarafından geliştirilmiştir. ( YETİM, 1999)
     Kayıtdışı ekonominin büyüklüğünü belirlemek için para piyasalarında hareketler izlenmekte ve kayıtdışı ekonomik faaliyetlerde ödemelerin genellikle peşin para ile yapıldığı, çek ve senet vb. ödeme araçlarının kullanılmadığı varsayılmaktadır. Bu yaklaşımda, ekonomide kayıtdışı kesimin olmadığı bir dönemin var olduğu kabul edilmektedir.
     Kayıtdışı ekonominin boyutlarını tahminde kullanılan bu yöntemde nakit (dolaşımdaki) para (C) mevduata (D) oranlanmaktadır. Nakit paranın mevduata (C/D) oranının zaman içinde sabit kaldığı varsayılmaktadır. Bu oranın zaman içinde artması paraya olan talebin arttığını ve dolayısıyla kayıtdışı ekonominin genişlediğini göstermektedir.
     Bu yaklaşımın varsayımları kısaca aşağıda verilmiştir:
    I.            Nominal milli gelir (Y) ve piyasadaki para miktarı (M) arasındaki oran olarak tanımlanan paranın dolaşım hızı (v), gerek kayıtdışı ekonomide (vg) gerekse kayıtlı ekonomide (vr) aynı olduğu kabul edilmektedir.
   vr =  vg = v

 II.            Kayıtdışı ekonomik faaliyetlerde ödeme aracı peşin nakit para (C)’dir. Kayıtlı nakit para (Cr) ve kayıtdışı nakit para (Cg) miktarının toplamından oluşmaktadır.
  C= Cr + Cg


III.            Nakit para mevduata (C/D)  oranı, kayıtdışı ekonomik faaliyetler olmadığı sürece sabittir ( C/D = k). Bu oranın artması kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin arttığını göstermektedir.

IV.            Genelde referans yılı olarak k’nin en küçük yıl olduğu alınmakta, bu yılda kayıtdışı ekonominin ihmal edilebileceği varsayılmaktadır.
     Sonuçta, kayıtdışı ekonomi ( vr x Cg) olarak tespit edilmektedir.
     Sabit oran yaklaşımında kullanılan bazı varsayımların geçerliliği konusunda kuşkular söz konusu olmaktadır. Öncelikle, kayıtdışı ekonomide paranın dolaşım hızı esas itibariyle nakit kullanımının nispeten yoğunluğundan dolayı kayıtlı ekonomideki paranın dolaşım hızından daha fazla olmaktadır. Dolayısıyla ikisinin aynı kabul edilmesi söz konusu olmamaktadır. Ayrıca başlangıç yılının (k’nin en küçük olduğu yıl) seçimi, sonuçları değişik yönde etkilemektedir. Öte yandan hiçbir yılda kayıtdışı ekonominin sıfır olarak kabul edilmesi söz konusu olmamaktadır. Bu nedenlerle, sabit oran yaklaşımı uygulanarak bulunan gerçekliği konusunda ihtiyatlı davranılması gerekmektedir.
     2.2.4.2. İşlem Hacmi Yaklaşımı
     Bu yaklaşımda, bir ekonomideki işlemlerin miktarının milli gelire oranında meydana gelen değişim incelenerek kayıtdışı ekonominin boyutları hakkında tahminde bulunulmaya çalışılmaktadır.
     Bu yaklaşıma göre, bütün olarak GSMH (kayıtlı ve/veya kayıtsız) nakit parayla işlem göreceği ve ilişkilerinin sabit kalacağı varsayımıyla, toplam para stokunun hacmi sayesinde toplam GSMH hacmine ulaşmak mümkündür. Resmi olarak bulunan GSMH rakamları, toplam GSMH rakamlarından çıkarılınca aradaki fark kayıtdışı ekonominin hacmini GSMH üzerinden ortaya çıkarmaktadır. ( KALÇA, 1996)
     İşlem hacmi yaklaşımı aşağıdaki gibi formüle edilmektedir;
  M2v = PT
         
          M2 = Geniş Anlamdaki Para Miktarı,
          v = Paranın Dolaşım Hızı,
          P = Fiyatlar Genel Seviyesi,
          T = İşlem Hacmi,
          C = Nakit Para Miktarı,
          D = Mevduat
   M2= C + D
  ( C + D ) v = PT
       
 
= Y – Yr
                   Kayıtdışı ekonomi = vM2 – Yr
                    Yr = Kayıtdışı Ekonomi
                    Y – Yr = Kayıtdışı Ekonomi
     Bu yaklaşımda PT / Nominal GSMH oranı bilinmekte olup, bu oran sabittir. Belirli bir dönemde M2v’nin belirlediği GSMH rakamı ile istatistiklerle açıklanan GSMH arasındaki fark kayıtdışı ekonomide yaratılan geliri vermektedir.
     İşlem hacmi yaklaşımının avantajı, kayıtdışı ekonomide peşin para yanında çek ve senet ile ödeme araçlarını da dikkate almaktadır. Bu yöntemin eksikliği ise; nakit para kullanım alanı, kayıtdışı ekonomide bir artış meydana gelmeden de artabilmektedir. Ayrıca, paranın dolaşım hızının kayıtlı ve kayıtdışı ekonomide aynı olduğunu varsaymakta ve işlem hacmi miktarının hesaplanması güç olmaktadır.
     2.2.4.3. Ekonometrik Yaklaşım
      Ekonometrik yaklaşımda, kayıtdışı ekonomide yoğun olarak kullanıldığı düşünülen nakit para miktarı, ekonometrik yöntemlerle, birtakım belirleyici faktörlere bağlı olarak tahmin edilmekte ve elde edilen sonuçlar bazı varsayımlar yapılarak kayıtdışı ekonominin tahmininde kullanılmaktadır.
     1983 yılında Tanzi tarafından kullanılan bu yöntemde, nakit paranın geniş anlamlı paraya oranının bir takım faktörlere bağlı olduğu varsayılmaktadır. Bu yaklaşımın varsayımları; kayıtdışı ekonominin yüksek vergi oranlarına bağlı olarak ortaya çıkmakta olduğu ve kayıtdışı ekonomilerde işlemlerin nakit para aracılığı ile yürütüldüğüdür. Ayrıca, paranın dolaşım hızının kayıtlı ve kayıtdışı ekonomilerde aynı olduğu varsayılmaktadır. Herhangi bir yılda, kayıtdışı ekonominin olmadığı varsayımına gerek duyulmaması bu yaklaşımın üstünlüğüdür. Tanzi nakit para talep fonksiyonu, vergi değişkenini de dahil ederek tahmin etmeye çalışmıştır.
     Tanzi’nin modeli şöyledir;
      f ( C / M2Y ) = f ( Yr, r, mh, v, tefe )

          C / M2Y = Nakit Paranın Geniş Anlamdaki Paraya Oranı,
          Yr            = Kişi Başına Reel Gelir,
          r               = Mevduat Faiz oranı,
          mh           = Kamu Personeli Harcamalarının Toplam Kamu Harcamalarına Oranı,
          v              = Ortalama Vergi Oranı,
          tefe          = Toplam Eşya Fiyatları Endeksi.    
     Nakit para talebi denkleminde parametreler elde edildikten sonra vergi değişkenleri sıfır alınmak suretiyle, ikinci nakit para talebi tahmin edilmektedir. İki tahmin arasındaki fark, kayıtdışı ekonomiyle ilgili nakit para seviyesini vermektedir. Daha sonra paranın dolaşım hızından yararlanarak kayıtdışı gelirin boyutu hesaplanmaktadır.


Ülke grupları/Yıl

GSYİH’nın Yüzdesi Olarak Kayıtdışı Ekonomi
1999/00
2000/01
2002/03
2003/04
2004/05
Afrika
41.3
42.3
43.2
43.2
42.8
Orta-Güney Amerika
41.1
42.1
43.4
43.0
42.2
Asya
28.5
29.5
30.4
30.3
29.8
Geçiş Ülkeleri
38.1
39.1
40.1
39.5
38.8
Gelişmiş OECD Ülkeleri
16.8
16.7
16.3
15.6
14.8
Güney Pasifik Adaları
31.7
32.6
33.4
32.8
32.1
Komünist Ülkeler
19.8
21.1
22.3
22.3
22.0
145 Ülke İçin Ağırlıksız Ortalama
33.6
34.5
35.2
34.9
34.3
Tablo: GSYİH’nın Yüzdesi Olarak Kayıtıdışı Ekonomi
       Kaynak: Schneider, 2007, s.27

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
    3. TÜRKİYE’DE KAYITDIŞI EKONOMİNİN BOYUTLARI VE SONUÇLARI
     Kayıtdışı ekonomi adı verilen olgu, Türkiye’de yeni olmamakla birlikte boyutları çeşitli nedenlerle çok hızlı büyüyen bir gerçektir.
     Kayıtdışı ekonominin en fazla büyüdüğü ülkeler; enflasyonun sürekli olduğu, haksız ve spekülatif kazançların arttığı, gelirin adaletsiz dağıtıldığı, ekonominin denetim dışı kaldığı ülkelerdir. Spekülatif kazançların yoğun olması, gelir dağılımında ki aşırı adaletsizlikler ve ekonomik faaliyetlerin denetim dışında kalması kayıtdışı ekonominin boyutunun genişlemesine neden olmuştur. Bazı ekonomik faaliyetlerin niteliği, bu faaliyetlerin kayıt altına alınmasını güçleştirmektedir. Bu tür faaliyetlerin başında tarımsal faaliyetler gelmektedir.
     3.1. Türkiye’de Kayıtdışı Ekonominin Türleri
     Birçok ülkede, 30 yıldır yapılmakta olan kayıtdışı ekonomi ile ilgili çalışmalar, Türkiye’de son birkaç yılda gündeme gelmiştir.
     Daha öncede belirtildiği gibi kayıtdışı ekonominin unsurlarını, Türkiye açısından kayıtdışı ekonomi dört başlık altında incelenmektedir.
1.      Yasal Vergili, Kayıtdışı Ekonomik Faaliyetler: Bunun en güzel örneği götürü usul vergi sistemidir. Bir milyon kişi bu sisteme sığınarak vergi avantajları elde etmektedir. 1990 yılında %212 - %420 arasındaki artışla gerçekleştirilen götürü usulde vergilemenin sınırına karşılık, götürü usulde vergilendirilen ticaret erbabının safi kazancına uygulanan artış oranı %188 - %220 arasındadır.
2.      Yasal Vergi Dışı ve Kayıtdışı Ekonomik Faaliyetler: Devletin bilerek yarattığı faaliyetler olup istisna ve muafiyetler bu kapsamda düşünülebilir. Bu yüzden adil dağıtılmayan vergi yükü, vergilerin çoğunun belirli kesimlerden alınmasına neden olmaktadır. Oysa vergilendirilebilecek potansiyel alanlar bulunmaktadır.
3.      Yasal, Vergi Dışı Kayıtlı Faaliyetler: Menkul sermaye ıradı örneği verilebilir. Sermaye piyasasının teşviki ve devletin borçlanmasının kolaylaştırılması için menkul kıymetlerin vergilendirilmemesi kayıtdışı ekonomiye neden olmaktadır. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB)’nda 1992 yılında 56 trilyon 339 milyar TL olan hisse senedi  piyasası işlem hacmi 1993 yılında 225 trilyon 222 milyar TL’ye ulaşmıştır. Borsadaki işlem artışının nedeni, vergilendirilmeyen veya çok az vergilendirilen borsa işlemleridir.
4.      Yasadışı Kayıtsız, Vergili ve Vergisiz Faaliyetler: Bu başlık altında uyuşturucu, yasadışı kumar, silah kaçakçılığı düşünülmektedir.
  
   3.2. Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomiyi Ortaya Çıkaran Faktörler
     Kayıtdışı ekonominin ortaya çıkışını ve kazandığı boyutları etkileyen faktörler toplumsal birikimlere ve zamana göre her ülkede farklılık göstermektedir.
     Kayıtdışı ekonominin boyutları ile o ülkedeki hukuksal ve idari yapı arasında çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Bu bağlamda Türkiye’de kayıtdışı ekonomiyi ortaya çıkaran faktörler aşağıdaki gibi özetlenebilir.
a.      Vergiye Karşı Direnç
     Dünyanın hiç bir yerinde gelir elde edenler, bu gelirlerinin önemli bir kısmını vergi olarak ödemek istememektedirler. İnsanların vergiye karşı doğal bir direnci bulunmaktadır. Bu nedenle verginin tanımı yapılırken de, verginin tek taraflı bir irade ile alınabileceği noktasında hareket edilmiştir. Bu tanıma göre, devlet, devlet olması sıfatıyla cebren ve karşılıksız olarak vergi toplamaktadır. Ancak bu uygulamada, vergi ödeyenlerin rızasının da alınması gerektiğinin göz ardı edilebileceği anlamına gelmektedir. Çünkü, modern hukuk devletlerinin de vergi, devlet ile mükellef arasında varılacak uzlaşma sonucunda alınabilecek bir kaynak niteliği taşımaktadır. Eğer, bu uzlaşma sağlanamamışsa mükellef vergi ödemeye karşı direnmektedir. Böylece vergi bilinci, vergi ödenmemesi gerektiği yönünde oluşmaktadır.
     Türkiye’de çeşitli mükellef kesimlerinin sık sık vergi sisteminden şu ya da bu biçimde şikayet ettikleri bir gerçektir. Mükelleflerin haklılık ya da haksızlıları bir yana, bu durum henüz Türkiye’de vergi konusunda devlet-mükellef uzlaşmasının sağlanamadığı göstermektedir. Böylesi bir ortamda vergilerden şikayetçi olan ve kendi gelirini devletin kullanımına aktarmak istemeyen mükellefler, faaliyetlerinin bir kısmını (ya da tamamını) kayıtdışına çıkararak amaçlarına ulaşmaya çalışmaktadır.
     Vergi konusunda uzlaşmanın sağlanmamış olması durumunda vergiye karşı koymanın faklı biçimlerde ortaya çıktığı görülmektedir. Bunlar dört grupta toplanmaktadır:
·        Bireysel olarak ya da topluca kamu gücüne karşı baskı yapılmaktadır. Örneğin; bir verginin kabulü sırasında parlamento üzerinde veya vergilendirme işlemleri ile ilgili olarak mali idare üzerinde baskı yapılabilir ki bu her zaman suç niteliğinde olmamaktadır.
·        Hukuksal yollarla daha az vergi ödenmesi şeklinde olabilmektedir (Vergiden kaçınma).
·        Doğrudan doğruya vergi kanunlarına ve mali idarenin uygulamalarına karşı gelinebilmektedir (vergi kaçakçılığı).
·         Ayaklanmaya yakın bir biçimde vergiye karşı koyma olabilmektedir.
            Vergiye karşı koyma, zamana, ekonomik ve sosyal sınıflara göre değişik biçimlerde      olabilmektedir.
b.      Ekonomik Politikalar

Cumhuriyet döneminin başlangıcından beri uygulanan ekonomik politikaların birincil hedefinin büyüme olduğu bilinmektedir. Ekonomide hızlı büyümenin   sağlanabilmesi amacıyla yapılan bu temel tercihler, doğal olarak girişimciliğin yalnızca özel kişiler eliyle yapılması sonucunu doğurmamıştır. Devlet de özel sermaye birikiminin yetmediği alanlara girmek zorunda kalmaktadır.
     1920’lerde başlayan ve kalkınma iktisadının temel gereklerinden olan sermaye birikiminin sağlanması ve mümkün ise, bu sermaye birikiminin özel girişimciler tarafından kullanılması politikası günümüze kadar –çeşitli sapmalar olmakla birlikte- süre gelmiştir. Tercih edilen ekonomik sistemin gereği olan bu politikalar uzun dönemde başarılı olmuştur. Ancak, sermaye birikiminin sağlanması ve özel girişimcilerin oluşturulması sürecinde alınan bir takım önlemlerin ya da uygulanan teşviklerin, zamanla kayıtdışı ekonominin gelişmesine katkıda bulunduğu da bir gerçektir.
     Temel ekonomik tercihlerin sonucunda ortaya çıkan uygulamalar, özel girişimcilerin (mükelleflerin) sermaye biriktirme ve büyüme sürecinde gelirini kayıtdışına çıkarma girişimlerine hoşgörü ile yaklaşılması sonucunu doğurmuştur. Özellikle, son on yıllık dönemde bu eğilimin daha yüksek olduğu gözlenmektedir. Gerek sermaye birikiminin sağlanması, gerekse de finans piyasalarının gelişmesi temel tercihleri sonucunda, vergi idaresinin kayıtlı ekonominin kayıtdışına çıkmasını engelleyecek en etkili araç olan servet beyanı müessesesi 1984 yılında kaldırılmıştır. Buna paralel olarak, ödeme araçlarının ve banka hesaplarının izlenebilmesini zorlaştıran bir takım gelişmeler, vergi idaresini (vergi denetimini) kayıtdışı ekonomi ile mücadelede eskisine oranla zayıflatmıştır. Ancak şunu vurgulamakta yarar vardır; ekonomik tercihlerin hepsinin birbiri ile uyumlu olduğu söylenememektedir. Bir takım tercihler, başka alanlarda istenmeyen sonuçlara neden olmaktadır. Diğer bir ifade ile sermaye birikiminin sağlanması, finans piyasalarının geliştirilmesi ve özel girişimcilerin güçlenmesi amacı ile kayıtdışı ekonominin kayda alınması amacı birbirleriyle çelişmektedir.

c.       Suça Bakış Açısı ve Cezaların Etkisizliği
Mükelleflerin vergi kaçırma suçuna bakış açısı ile vergi ödeme gayreti açısından çok sıkı bir ilişki bulunmaktadır. Mükelleflerin, vergi yasalarının ve esas olarak da kamu vicdanının vergi kaçırmayı basit, sıradan, yüz kızartıcı olmayan ve dolayısıyla da hoş görülebilir bir suç olarak görmesi ekonomik faaliyette bulunanların gelirini kayıtdışına çıkarmalarında önemli rol oynamaktadır.
     Yasaların oluşturulmasında devlet-mükellef uzlaşmasının  sağlanması önemli ve gereklidir. Ancak, yasalar bir kez konulduktan sonra da ödünsüz bir biçimde uygulanmak ve etkili kılınmak zorundadır. Eğer vergi ödeme iradesi mükellefe bırakılırsa, bu bölümde yer alan ve kayıtdışı ekonomiyi ortaya çıkaran nedenler olarak belirtilen her bir konu, vergi ödememe gerekçesi olarak ileri sürülerek vicdani rahatlık sağlanabilmektedir. Bu nedenle yasalara konulan vergilerin toplanmasında en etkili araç alan cezaların çok iyi tanımlanması ve işletilmesi gerekmektedir.
d.      Enflasyon ve Piyasa İlişkileri
     Enflasyon vergi sistemini olumsuz yönde etkileyen faktörlerin en önemlilerinden biri olarak kabul edilmektedir. Enflasyon ortamı, diğer konularda olduğu gibi ödenecek vergi konusunda da bir belirsizlik yaratmaktadır. Çünkü, vergi yasalarında yer alan ve vergi matrahının tespiti açısından önem taşıyan bir takım dilim, oran ve tutarlar enflasyon etkisi ile aşınmaya uğramaktadır.
     Enflasyon döneminde vergi sisteminin sayısal büyüklükleri değiştirilmediği taktirde, spesifik tarifeler, istisna , indirim ve muaflık tutarları ve gelir vergisinin tarife dilimleri aşınmaktadır. Gelir ve kurumlar vergisinde sabit varlıklar (dolayısıyla amortisman), stoklar, faiz geliri ve gideri gibi büyüklükler dolayısıyla matrah etkilenmektedir.
     Fiyatlar genel düzeyinin yükselmesine bağlı olarak, çeşitli vergilerden sağlanan hasılatın bileşimi ve düzeyi yani vergi yükü ve bunun dağılımı değişmektedir. Dolayısıyla mükellefler, belirsiz bir vergilendirme ortamında faaliyette bulunmak zorunda kalmaktadırlar.
     Diğer taraftan enflasyonun etkisiyle, işletmelerde mali tablolar gerçeği yansıtmaktan uzaklaşır. Mükellefler, enflasyondan kaynaklanan ve gerçek olmayan karın vergisini ödemek zorunda kalmaktadırlar. Bu ise, işletmelerin elindeki öz kaynakların erimesine yol açmaktadır.

e.       Mükelleflerin Devlet Harcamalarına Bakış Açısı
    
     Dünyanın her yerinde, vergi ödeyenlerin en çok üzerinde durdukları konulardan birisi de toplanan vergilerin nerelerde ve nasıl harcanacağıdır. Diğer tüm koşullar vergilendirme için en uygun ortamı hazırlasa bile, toplumda toplanan vergilerin kötü harcandığına dair bir kanı oluşmuşsa, vergiye karşı ciddi bir direncin oluşması da kaçınılmazdır. Bu nedenle devlet harcamalarının, vergi ödemesi ve dolayısıyla da kayıtdışı ekonominin gelişimi üzerinde belirleyici ve doğrudan bir etkisi bulunmaktadır.

f.       Uygulamadan Gelen Güçlükler  
     Bir takım ekonomik faaliyetlerin niteliği ve mükelleflerin yapısı bu faaliyetlerin kayda geçirilmesini güçleştirmektedir. Bu tür faaliyetlerin başında da tarımsal faaliyetler gelmektedir. Faaliyet sonucunda elde edilen gelirlerin belirsiz, denetiminin neredeyse olanaksız olduğu ve yasalar hakkında en az bilgi düzeyine sahip kitlenin bu sektörde bulunduğu kabul edilmektedir.
     Yine kısa süreli hizmet veren ekonomik birimlerin gelirinin kayda alınmasında da önemli sıkıntılar bulunmaktadır. Örneğin; lokantaların, berberlerin, doktorların, komisyoncuların ve eğlence yerlerinin faaliyetleri sonucu oluşan geliri kayıt altına alabilmek oldukça güç olmaktadır. Çünkü, bu hizmetler en fazla birkaç saat sürmekte ve anında saptanamadığı taktirde, belgeye bağlanması neredeyse olanaksız hale gelmektedir.
g.      Hızlı Nüfus Artışı ve İşsizlik
     Nüfus artış hızının ekonomik büyüme oranının üzerinde seyretmesi, işsizliğin zaman içerisinde artmasına neden olmaktadır. Bu durum ise, emek sahiplerinin daha az ücret, daha az sosyal güvence ve daha uygunsuz koşullarda çalışma isteklerini doğurmaktadır. Daha az maliyetle ve kayıtdışı olarak yaratılmak istenen istihdam, emek sahipleri tarafından da desteklenmektedir. Bu anlamda kayıtdışı ekonominin yararlı olduğu ve işsizlik sorununun çözümüne katkıda bulunduğu söylenebilmektedir. Ancak, bu olumluluğun ücretler, iş güvencesi ve sosyal güvenlik açısında değerlendirilmesi durumunda olumsuzluklarının daha ağır bastığı görülmektedir.
h.      Kayıtdışı Ekonominin Kendisi
     Kayıtdışı ekonominin ortaya çıkmasında olmasa bile boyutlarının genişlemesinde en önemli etkenlerden birisi, yine kayıtdışı ekonominin kendisidir. Kayıtdışı ekonomi kendisini üreten bir karaktere sahiptir. Çünkü kayıtdışı faaliyetlerin, kayıtlı faaliyetler karşısında sağlandığı avantajlar kayıtlı ekonomiden kayıtsız ekonomiye doğru gidişin ortamını hazırlamaktadır.
     Faaliyetlerini kayıtlara geçirmeyen ekonomik birimler, vergi, sigorta vb. yükümlülükler açısından önemli bir avantaja sahiptirler ve kayıtlı çalışanlara oranla daha yüksek bir harcanabilir gelir elde etmektedirler. Bu durum ise, rekabet eşitsizliğine yol açmaktadır. Rekabet gücü artan kayıtdışı ekonomik birimler piyasada daha yüksek paya sahip olmaya başlamaktadırlar. Bu pay, faaliyetlerini kayıtlı olarak sürdürmeye çalışan ekonomik birimlerin aleyhine genişleyerek, bu birimlerin büyümemesine hatta küçülmesine neden olmaktadır. Kayıtlı ekonomilerin, bu olgu karşısında iki temel yönelimi olduğu gözlenmektedir. Bunlardan birincisi; kendi faaliyetlerini de kayıtdışına çıkararak, koşullara uyum sağlamak ve rekabet gücünü arttırmaktadır. İkincisi ise; kamu otoritesinden kayıtdışı ekonomik faaliyetlerin kontrol altına alınmasını ısrarlı biçimde istemektedir.
I.  Denetim Yetersizliği
     Kayıtdışı ekonominin kayda alınmasında en etkin araçlardan biri, yasalara uyulup uyulmadığının denetlenmesidir. Denetim, işlemlerin yapıldığı anda olabileceği gibi, geçmişe yönelik olarak da yapılabilmektedir. Denetim önleyici ve caydırıcı etkileri bulunmaktadır. Ancak, denetimin temel amacı, kişileri yasalara uygun çalışmaya veya hareket etmeye yöneltmektir.
     Türkiye’de vergi inceleme oranı, çeşitli hesaplamalara göre % 3 ile % 5 arasında değişmektedir. Zaman aşımı süresi (5 yıl) içinde her mükellef en azından bir defa incelenmesi gerektiği noktasından hareketle, % 20 civarında olması gereken inceleme oranına göre, % 3 ile % 5 arasında değişen oran düşük kalmaktadır.
     Ekonomik faaliyette bulunanların bu faaliyetleri ile ilgili olarak yükümlü olduklarını bilmeleri, yasalara uymalarını sağlayan önemli bir etkendir. Bu etkenlerin zayıf olması, kişilerin gelirlerini ve işlemlerini kayıtdışına çıkarmalarına zemin hazırlamaktadır.
i.        Ekonomik Birimlerin Ölçek Büyüklükleri
     İşletmelerdeki ölçek büyüklüğü ile ekonomik faaliyetlerin kayıtlılığı arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır.
     Türkiye’de ekonomik yapıyı ve kayıtdışı ekonomik faaliyetleri daha iyi kavrayabilmek için üretim faaliyetinde bulunan firmaların yapısına bakmak uygun olacaktır. Kayıtdışı faaliyetlerin daha çok KOBİ ve bazı sektörlerde yoğunlaşmasının nedeni ile işletme yapıları önemli bir konu olmaktadır.
     KOBİ’lerde hemen hemen her şey işletme sahibinin yönetim ve denetimi altındadır. Bu durum, çeşitli nedenlerden kaynaklanabilecek kayıtdışı çalışma tercihine daha uygun bir ortam hazırlamaktadır. İşletmelerin kayıt altına alınması her şeyden önce işletme sahiplerinin kendi güvenlikleri için gerekmektedir. Büyük işletmelerde, işletme sahipleri gelir ve giderlerini ancak bir takım belgelere bağlamak suretiyle izleyebilirken; KOBİ sahiplerinin mal ve nakit akımını kendilerinin izlemesi çok daha kolay olmaktadır.
     Tanımı ve kriterleri pek net olmayan, ancak bir çok kaynakta, toplam işletmelerin   % 98’ini oluşturduğu ifade edilen KOBİ’lerin içlerinde bulunduğu koşullara bakınca da kayıtdışılığı adeta zorunlu kılan nedenler bulunmaktadır. Çünkü, KOBİ’ler istihdamın   % 45’ini yatırımlar % 27’sini gerçekleştirirken, toplam kredilerin sadece % 3-4’ünü kullanabilmektedir. Diğer bir ifade ile, KOBİ’lerin dış finansman sağlayabilme olanağı neredeyse bulunmamaktadır.
     KOBİ’nin yarattıkları katma değerin düşük olmasının, nedenlerinden biri, kayıtdışı ekonomidir. Büyük işletmelerle kıyaslandığında, belge düzeni açısından daha sağlıksız bir ortamın bulunduğu KOBİ’lerde, değişik nedenlerle, gerek giderlerin, gerekse gelirlerin önemli sayılabilecek bir bölümü belgelendirilmemektedir.
     KOBİ’lerin kayıt ve muhasebe teknikleri de büyük işletmelere kıyasla zayıftır. Kayıtları resmi anlamda kanuna uygun görülmekle birlikte hiçbir mali ya da teknik analize imkan vermemektedir. KOBİ’lerin bilançolarına bakıldığında genel olarak kayıtlı sermayelerinin oldukça düşük olduğu ve işletme faaliyetleri için daha çok car hesapların kullanıldığı görülmektedir.
     3.3. Türkiye’de Kayıtdışı Ekonominin Boyutları
     Kayıtdışı ekonominin hesaplanması ne kadar doğru olursa o kadar doğru tespitler yapılacak ve buna baplı olarak da karar vericiler o kadar tutarlı ekonomik kararlar alacaklardır. Kayıtdışı ekonomiyi hesaplama, yalnızca kayıtdışı ekonomiyi önlemek için alınan kararlar değil aynı zamanda bütün para ve maliye politikalarını belirleyen kararlar için önemlidir(Sugözü, 2008, 138).
     Türkiye’de kayıtdışı ekonomi konusuna ilgi, 1990’lı yılların ortalarından itibaren başlamış ve bu konudaki ilk çalışmalar 1994 yılından itibaren Türkçe literatüre girmeye başlamıştır. İlginin sebebi, Türkiye’nin uzun yıllardan beri yaşadığı ve kronik hal almış olan konsolide bütçe açıkları ve bu açıkların finansman sorunu olmuştur.
     Bütçe açıklarının söz konusu olduğu dönemde hep kayıtdışı ekonomi var olmuştur. Bir taraftan bütçe açıkları bir sorun teşkil ederken, diğer taraftan kayıtdışı ekonominin varlığı, kayıtdışı ekonominin hacmi ve doğurduğu vergi kaybı konusunda merak uyandırmıştır. Kayıtdışı ekonominin ekonomideki büyüklüğünü tahmin etmeye yönelik çalışmalar yapılmıştır(Yılmaz, 2006, 143).
Tablo: Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi Tahminleri

Araştırmacılar

               Tahmin Yöntemleri

    Yılı

Kayıtdışı Ekonomi /GSYH
D. Hakioğlu
Parasalcı Yaklaşım(Ekonometrik)
1984
137,80
T. Derdiyok
Parasalcı Yaklaşım
1984
27,30
L. Koçoğlu
Duyarlılık Analizi
1987
19,60-26,50
T. Derdiyok
Vergi Yaklaşımı
1989
49,94
D. Hakioğlu
Parasalcı Yaklaşım
1989
18,00


A.F. Özsoylu
GSYH Yaklaşımı
1990
7,50
Parasalcı yaklaşım (Sabit Oran)
1990
11,50
Parasalcı Yaklaşım (İşlem Hacmi)
1990
11,50


Z. Kasnakoğlu


Parasalcı Yaklaşım (Ekonometrik- Varsayımlardaki Farklılıklara Göre )
1990
7,75
1990
9,34
1990
7,24
1990
9,07


T. Derdiyok

Vergi Yaklaşımı (- Vergi İnceleme)
-En düşük vergi oranı
-Sıfır vergi oranı
1991
40,40
1991
7,78
1991
26,20


A. Temel
B. A. Timtek
K. Yazıcı
Harcamalar Yaklaşımı
1991
1,50
Vergi Yaklaşımı
1991
16,40
Parasalcı Yaklaşım (Sabit Oran)
1991
1,91
Parasalcı Yaklaşım (İşlem Hacmi)
1991
1,91
Parasalcı Yaklaşım (Ekonometrik)
1991
7,88
O. Altuğ
Kayıtdışı Ücret Yaklaşımı
1992
35,00

Y. Ilgın
Parasalcı Yaklaşım (Ekonometrik)
1992
45,30-53,90
Nakit Oranı
1993
54,30
R. Yamak
Parasalcı Yaklaşım (Ekonometrik)
1994
10,00

Z. Kasnakoğlu

Nakit Oranı (Ekonometrik)
1997
30,00-61,00
1997
9,00-13,00

Kaynak: Çeşitli kaynaklardan derlenmiştir.                       


     Tablo’da 2000 yılından önce Türkiye’deki kayıtdışı ekonomiye yönelik yapılan çalışmalara yer verilmiştir. Tabloda da açıkça görüldüğü gibi bu çalışmalarda sonuçlar yüzde 1,5 ile yüzde 137,8 arasında açıklanmıştır. Sonuçların birbirlerinden bu derecede farklı olması, ülkemizde istatistiki veri eksikliğinden ve veri yayınlarının henüz bir standarda kavuşmamış olmasından kaynaklanmaktadır. Öyle ki devletin kurumları arasında bile birçok konuda birbirinden farklı sonuçlar yayınlanabilmektedir. Sonuçlar arasındaki farklılıkların ikinci sebebi de tahmin yöntemlerinden kaynaklanmaktadır. Doğrudan ve dolaylı tahmin yöntemleri ve bunların alt yöntemleri kullanılmakta ve bu yöntemlerin artıları ve eksileri bulunmaktadır. Örneğin bazı yöntemlerde sadece vergi kaçakçılığı hesaplanırken bazı yöntemlerde sadece istihdamdan yola çıkılmaktadır.
     Vergi incelemelerinin sonuçlarının değerlendirilmesi yolu ile yapılan incelemeye göre, 1985-2002 dönemine ilişkin olarak kayıtdışı ekonominin büyüklüğünün % 26 ile % 184 arasında değişmekte ortalama olarak ise % 65 civarındadır. Kriz yılları olan 1994 ve 2001 yıllarında kayıtdışı ekonominin büyüklüğü % 100’ ü aşmıştır.
     Kayıtdışı ekonominin boyutları ile ilgili hazırlanmış olan başka çalışmalar da yayınlanmıştır. Bunlardan belki en önemlisi da Hesap Uzmanları Kurulu tarafından hazırlanan kayıtdışı ekonomi ile ilgili raporlardır. Hesap Uzmanları Kurulu tarafından yapılan ölçümlerde, Türkiye’de 1998-2004 yılları arasında kayıtdışı ekonominin GSYH’ye oranının % 26-37 arasında değiştiği hesaplanmıştır. 1998 yılı kayıtdışılık oranı % 37 olarak en yüksek seviyede, 2000 yılında ise % 26 olarak en düşük seviyede hesaplanmıştır. 2004 yılı itibarıyla ise kayıtdışı ekonominin boyutu % 30 olarak ölçülmüştür.
     Bu rakamlara göre kayıtdışı ekonomi hala GSYH’nin üçte birleri civarında seyretmektedir. Bir diğer sonuç ise kayıtdışılığın trendi ile alakalıdır. İyimser bir yorumla kayıtdışı ekonominin artışı durmuştur. Kötümser yorum ise kayıtdışı ekonominin artış trendinin yavaşladığıdır. Hangi yorum doğru olursa olsun kayıtdışılığın doğal zirvesine ulaşıldığını düşünmek pek yanıltıcı olmaz. Türkiye’de nakit kullanımının yeni ödeme araçlarının yaygınlaşması ile azalmasından vergi idaresinin otomasyonuna; bankacılık sektörünün gelişmesinden enflasyonla mücadelede sağlanan kısmi başarıya kadar birçok ekonomik ve mali gelişmenin yanında kamu mali yönetim ve denetimi ve mali teşkilatın yeniden yapılandırılması gibi hukuksal ve idari reformların bu sonuçta etkisi vardır. Ancak kayıtdışı ekonominin sektörel dağılımının aynı olmadığı bilinmektedir. Bu yüzden kayıtdışılıkla mücadelede hem sektörel tahminlerin yapılması hem de mücadele yöntemlerinin sektörlere göre revize edilmesi gerekmektedir(Savaşan, 2010, 11).
     Eylül 2010 tarihinde yayınlanan Friedrich Schneider tarafından yapılan araştırmada 31 Avrupa ülkesinin 2003-2010 dönemine ait kayıtdışı ekonomi boyutlarına yer verilmiştir. Bu araştırmaya göre Türkiye’nin 2003 yılında 32,4 olan kayıtdışı ekonomi oranı, 2004 yılında % 33,2, 2008 yılında %33, 2009 yılında % 33,1, 2010 yılında % 33,3 olarak hesaplanmıştır. Türkiye % 33,5’lik ortalama kayıtdışı ekonomi oranıyla 31 ülke içinde en yüksek 4’ncü ilke olmuştur. Son yıllarda artan kayıtdışı ekonomide 2008 yılının ikinci yarısından itibaren hissedilmeye başlanan küresel krizin etkili olduğu söylenebilir.
     3.4. Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomiye Karşı Alınan Tedbirler
     2001 yılı öncesinde kayıtdışı ekonominin ortadan kaldırılması anlamında hem ekonomik hem de siyasi açıdan Türkiye’de uygun bir ortam söz konusu değildi. Bütçe açıklarının arttığı, devlet borçlanması ve enflasyonun baş gösterdiği bu dönemde kayıtdışılık Türkiye’de bir sorun alanı olarak algılanmaktan uzaktı. 1990’lardan itibaren politik istikrarı kaybeden Türkiye, enflasyonu “canavar” olarak anmakta, sosyal güvenlik sistemini ise “kara delik” namı ile anılmak üzere hazırlamaktaydı. Devlet borcunun ekonomik dinamikleri tamamen bozduğu bu dönemde kayıtdışı ekonomi bir mücadele alanı olarak tanınmışsa da o kadar sorun yanında kayıtdışılıkla mücadele sadece bir politik söylem olarak kalmıştır.
     2001 yılından sonra Türkiye’de uygulanan politikalar açısından ciddi değişiklikler olmuştur. Kayıtdışılıkla mücadele çerçevesinde veya başka amaçlarla olsa bile kayıtdışılığın azalmasına da yardımcı olacak adımlar atılmıştır.
     Gümrük vergi ve sosyal güvenlikte artan otomasyon bürokrasiyi azaltmıştır. Fikri mülkiyet haklarının korunmasına yönelik düzenlemeler yapılmıştır. 5084 sayılı kanunla istihdam artışına sağlanan teşvik ve ekonomik ve politik istikrarın güven artırıcı etkisi kayıtdışılıkla mücadelede uygun zemin hazırlamıştır. Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı 2007’de kurulmuş, akaryakıtta marker uygulanması ve akaryakıt pompalarının ödeme kaydedici cihazlara bağlanması, enerji sektöründe faaliyet için lisans zorunluluğunun getirilmesi, alkollü içecekler ve sigarada bandrol uygulaması kayıtdışılıkla mücadele bağlamında ele alınabilecek değişiklik ve gelişmelerdir.
     4 Ekim 2006’da yayınlanan Başbakanlık Genelgesi ile yürürlüğe giren “Kayıtdışı İstihdamla Mücadele (KADİM) Projesi” kayıtdışılığın emek piyasasına yönelik bir denetim projesi olarak önemli bir adımdır. Proje kapsamında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı bünyesinde “Kayıtdışı İstihdamla Mücadele Koordinatörlüğü” kurulmuştur. Özellikle kayıtdışı istihdamın yoğun olduğu sektörlere yönelik yoğun denetimleri ve bilgilendirici-eğitici çabaları içeren proje en kapsamlı proje görünümündedir. Denetimlerin yaygınlaştırılması amacıyla Sosyal Güvenlik Kontrol memurları istihdam edilmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu bünyesine katılan Sosyal Güvenlik Kontrol memurlarının denetimleri sigortasız çalıştırmayı tespitte ve azaltmada bir ölçüde başarı elde edildiği değerlendirmesi yapılmaktadır. 2002’den Eylül 2011 dönemine kadar TÜİK Hane Halkı İşgücü Anketine göre kayıtdışı istihdam yaklaşık % 9 düşerek % 42,8 olarak gerçekleşmiştir.
      Güçlü bir toplumsal iradeyle tüm kesimlerin katıldığı kapsamlı bir mücadele stratejisi oluşturulması, kayıtdışı ekonominin zararlarına yönelik olarak toplumun bilinçlendirilmesi, kayıt altına girmenin teşvik edilmesi, mevzuat ve işlemlerin basitleştirilmesi, etkin bir denetim ve ceza sisteminin geliştirilmesi, idareler arasında veri paylaşımının güçlendirilmesi ve etkin bir koordinasyon sağlanması amacıyla Gelir İdaresi Başkanlığı’nın koordinatörlüğünde “Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı 2008-2010” hazırlanmış ve planlanan faaliyetler 1 Temmuz 2008 tarihi itibariyle uygulanmaya başlanmıştır. Söz konusu Eylem Planı, 2009/3 sayılı Başbakanlık Genelgesi olarak 05.02.2009 tarih ve 27132 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmıştır.
     Kayıtdışı ekonomiyle mücadele edilmesi ve denetimlerin daha etkin hale getirilmesi için Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB) tarafından “Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Müdürlüğü” adı altında yeni bir birim oluşturulmuştur. Bu müdürlüğün görevi kayıtdışı ekonominin kayda alınabilmesi ve politikaların üretilebilmesi için alınacak önlemlerin fayda maliyet analizlerini yapmak ve öneriler geliştirmektir. Yeni birim, Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planının uygulama sürecini izlemek, değerlendirmek, Eylem Planını ihtiyaçlar çerçevesinde güncelleyerek, yenileyerek, gecikme ve hedeften sapmaları belirleyerek ve araştırarak gerekli önlemlerin alınmasını sağlamaktadır.
     2008-2010 Eylem Planı, 2011 Yılı Programı’nda yer verildiği üzere mükelleflerin gönüllü uyumunun arttırılması, denetim kapasitesinin güçlendirilmesi, yaptırımların caydırıcılığının arttırılması, veri tabanı paylaşımı ve toplumsal farkındalığın arttırılması amacıyla güncellenerek “ Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Stratejisi Eylem Planı (2011-2013)” hazırlanmıştır.
     Eylem Planı gerçekleşmelerini, yılda en az bir defa değerlendirmek, gerektiğinde planda değişiklik yapmak ve bu konuda üst düzey kararlar almak üzere, Başbakanın başkanlığında Eylem Planında bakanlığına görev verilen bakanlardan oluşan “Kayıtdışı Ekonomiyle Mücadele Yüksek Kurulu” kurulmuştur(GİB, 2011, 1-4).
     10 Temmuz 2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 646 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile bakanlık bünyesinde olan tüm vergi denetim birimleri Vergi Denetim Kurulu adı altında birleştirilmiştir. Buna göre, Hesap Uzmanı, Maliye Müfettişi, Gelirler Kontrolörü ve Vergi Denetmeni kadroları ve bağlı oldukları kurul ve başkanlıklar kaldırılarak bütün bu görevleri yürütenler Vergi Müfettişi unvanını almıştır.
     E-devlet uygulamaları tüm resmi kurumlarda yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. 1 Ekim 2004 tarihinde devreye sokulan “e-beyanname” uygulaması beyanname ve eklerinin elektronik ortamda kabul edilmesini, kontrolü ve arşivlenmesini mümkün kılmıştır. Bu uygulama sadece idarenin yükünü hafifletmekte kalmamış, gönüllü vergisel uyumun saklı maliyetini azaltmıştır. Ayrıca e-fatura, e-haciz gibi uygulamalara başlanmıştır.
     Kayıtdışılıkla mücadele kapsamında mali sistemin kullanımına yönelik olarak düzenlemeler yapılmıştır. Bu çerçevede, 2001 yılı Eylül ayından itibaren mali kuruluşlarca yapılacak işlemlere taraf olanların vergi kimlik numarasının ilgili belge ve kayıtlarda kullanımı zorunlu hale getirilmiştir. 1.1.2007 tarihinden itibaren T.C uyruğundaki gerçek kişiler vergi kimlik numarası gerektiren tüm işlemlerde vergi kimlik numarası olarak T.C kimlik numaralarını kullanmaya başlamıştır. 8.000 TL’yi aşan tahsilat ve ödemelerin bankalar ve PTT aracılığıyla yapılması uygulaması başlatılmıştır. Kayıtdışı işlemlerin tespitine yönelik olarak mali kayıtları esas alan veri ambarı uygulaması geliştirilmiştir. Türkiye genelinden telefonla yapılan ihbarlar Vergi İletişim Merkezi üzerinden alınmaya başlanmıştır.
     Kısaca MERAK olarak adlandırılan Merkezi Risk Analizi ve Katmanlaştırma projesi geliştirilmiştir. Bu proje, kurumlar vergisi mükelleflerinin iç ve dış kaynak verileri kullanılarak riskli olanlarının bütünüyle istatistiki yöntemlere dayalı olarak tespit edilmesini sağlamıştır. Ayrıca POS cihazıyla yapılan satış kayıtlarını takip edilerek uyumsuzluklar tespit edilmektedir.
     5084 sayılı yasada olduğu gibi, teşviki istihdam artışına bağlayan ve işveren prim payında azalma öngören yasal düzenlemelerin kayıtdışı istihdamın azaltılmasına yardımcı olduğu düşünülebilir. Bazı sigortasız işçilerin istihdam artışını belgelemek amacıyla sigortalı hale gelmeleri ekonomik açıdan istihdam artışı anlamına gelmemekle beraber bu çalışmaların sigorta ile tanışmaları emek arzında kayıtlılık bilincinin artmasına yardımcı olur.
     5763 sayılı “İş Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” kayıtlılığı özendirme açısından önemli teşvikler getirmektedir. İşveren prim paylarının 5 puanlık kısmının geçici süre ile Hazinece karşılanarak kayıtlı istihdamın işveren üzerindeki yükün hafiflemesini hedefleyen kanun ayrıca 18-29 yaş ve kadın çalışanların işveren prim paylarının kademeli olarak işsizlik fonundan karşılanması ile gençlerin ve kadınların kayıtlı çalıştırılmasının özendirilmesi, özürlü istihdamında tamamının veya yarısının Hazinece karşılanmasını ve işe başlama prosedürlerinde bürokratik işlemlerin azaltılmasını sağlayarak kayıtlılığı özendiren önemli yenilikler getirmiştir. Yasada sigortasız işçi talebi üzerinde caydırıcı etki oluşturan bir element işyerinin sigortasız işçi çalıştırması durumunda 1 yıl süreyle teşvikten yararlanamamasıdır.
     5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda kayıtdışılıkla mücadeleye yardımcı olacak düzenlemeler getirilmiştir. Kamu kurumları ve bankalara, belli işlemlerde sigortalılık kontrolü zorunluluğunun getirilmesi ve ücretlerin bankalar aracılığıyla ödenmesi zorunluluğu kayıtlılığı arttırmada ve çift bordro uygulamasını azaltmada yardımlı olacak düzenlemelerdir. SGK’nın bankalar, döner sermayeli kuruluşlar, diğer gerçek ve tüzel kişiler ve kamu idareleri ile kanunla kurulan kurum ve kuruluşlardan bilgi ve belge isteyebilmesinin önünün açılması ve esnek çalışmada sigortalılığın (part-time çalışanlarda gün eksiğinin çalışanca kapatılmasının sağlanması suretiyle) özendirilmesi kayıtdışılıkla mücadele bakımından kanunda yer alan diğer önemli unsurlardır.
     Doğrudan kayıtdışılıkla mücadele amacı güdülmese de işsizlik sigortası uygulaması kayıtlılığı özendirmektedir. İşsizlik sigortası primleri Haziran 2000’den itibaren yatırılmaya başlanmış ve ilk işsizlik sigortası maaşı 2002’den itibaren ödenmeye başlanmıştır. İşsizlik sigortasının kayıtlılığı özendirdiğini ve kayıtdışı çalışmanın maliyetini arttırdığını görmekteyiz. Kayıtlı çalışanın işini kaybetmesi durumunda geçici süre ile bir gelir elde ediyor olması işverenin lehine bir durum oluşturmaktadır. İşten çıkarma vuku bulduğunda işten çıkaracağı kimsenin kayıtlı olması durumunda geçici gelir elde edecek olması nedeniyle işveren işçilerini en azından hak elde edecek kadar kayıtlı istihdam etme yoluna gidebilir. Öte yandan kayıtdışı çalışmanın işçi için maliyeti işsizlik sigortası nedeniyle artmaktadır. Bu yüzden işsizlik sigortası kayıtdışı emek arzı üzerinden ek bir caydırıcı maliyet unsurudur.
     2009/15199 sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar ile Temmuz 2009’da başlayan yeni teşvik sisteminde bölgesel-sektörel destekler ve büyük ölçekli yatırımların desteklenmesi ön plana çıkmaktadır. Vergi indirimleri ve sigorta primi işveren paylarında indirimler şüphesiz kayıtlı istihdamı özendiren unsurlardır.
     Yapılan bu düzenlemelerle kayıtdışıyla mücadele alanında bir altyapı oluşturulmuş olmasına rağmen kayıtdışılığın boyutu istenilen düzeyde azaltılamamıştır. Ancak ekonominin rekabet gücünün arttırılması ve kamu finansmanının sağlıklı bir yapıya kavuşturulmasına katkıda bulunulması hedefi doğrultusunda kayıtlı ekonomiye geçiş sürecinin hızlandırılması temel amaçtır.
     3.5. Kayıtdışı Ekonomiye Karşı Alınması Gereken Tedbirler
     Kayıtdışı ekonomi, kısa vadede istihdam ve yatırım açısından geçici ve yanıltıcı bazı avantajlar sağladığı düşünülse de gerçekte ilke çıkarları ve ekonomisi açısından büyük olumsuzluklara neden olan bir paradokstur. Ekonominin yapısal bir parçası haline gelen ve mücadelesi gittikçe zorlaşan kayıtdışı ekonomiyi daraltmak için ise kısa vadeli tedbirler yerine orta ve uzun vadeli yapısal değişiklikler gereklidir.
     Bu nedenle, kayıtdışı ekonomi ile mücadelenin;
·         Devlet politikası olarak benimsenmesi,
·         Sürekli bir çalışma grubunun oluşturulması,
·         Stratejik eylem planının hazırlanması,
·         Kararlı ve sürekli olması,
·         Kurumlar arası işbirliği ve eşgüdüm sağlanması,
·         Etkin bir izleme ve değerlendirme sisteminin oluşturulması,
·         Kayıt içi faaliyetlerin özendirilmesi,
·         Denetim kapasitesinin güçlendirilmesi ve yaptırımların caydırıcılığının artırılması,
·         Toplumsal mutabakanın sağlanması ve güçlendirilmesi,
     gerekmektedir(GİB, 2009, 38).
     Kayıtdışı ekonomi ile mücadelede asıl üzerinde durulması gereken, o ülkenin kendi tarihsel koşullarınca şekillenmiş ekonomik, mali, siyasal ve sosyal yapısında yer alıp kayıtdışı ekonomiyi doğurup geliştirici özellikler taşıyan çeşitli unsurların tespit edilmesi ve bunları kayıtdışı ekonominin bir dinamiği olmaktan çıkarmak için nelerin yapılabileceğine karar verilmesidir. Bu konuda yapılacak doğru tespitler ve bu doğrultuda yapılacak olanlar kısa zamanda büyük mesafeler kat edilmesini sağlayacaktır(Yılmaz, 2006, 112).
     3.5.1. Mali Açıdan Alınması Gereken Önlemler
1.      Vergi oranları düşürülebilir.
2.      Sosyal güvenlik yükümlülüklerinin getirdiği yük azaltılmalıdır.
3.      Genellik ilkesine uygun vergileme yapılmalıdır.
4.      Vergi kaçırma olanakları azaltılmalıdır.
5.      Vergi mevzuatı sık değiştirilmemeli, vergi yasaları açık, sade, anlaşılır olmalıdır.
6.      Gelir idaresi yeniden yapılandırılmalıdır.
7.      Sosyal politikalara ağırlık verilip yoksullukla mücadele edilmelidir.
8.      Servet beyanı esası yeniden uygulamaya konulmalıdır.
9.      Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler ile Yeminli Mali Müşavirlerin yetki ve sorumlulukları genişletilmelidir.
10.  Kredi kartı kullanımı arttırılmalıdır.
     3.5.2. İdari ve Hukuki Açıdan Alınması Gereken Önlemler
1.      Kurumlar arası koordinasyon sağlanmalıdır.
2.      Sağlıklı Belge düzeni oluşturulmalıdır.
3.      Bürokratik işlemler azaltılmalıdır.
4.       Kayıtlı ekonomiye geçiş stratejileri dinamik bir çerçevede hazırlanmalı ve hayatta geçirilmelidir.
     3.5.3. Sosyal Açıdan Alınması Gereken Önlemler
1.      Vergi bilinci arttırılmalıdır.
2.      Köyden kente göçü azaltacak tedbirler alınmalıdır.
      3.5.4. Siyasi Açıdan Alınması Gereken Önlemler
     Kayıtıdışı ekonominin sebeplerinden bahsedildiğinde ilk olarak dile getirilenler hep vergisel faktörler olmuştur. Vergi oranlarının yüksekliği, vergi yükü dağılımındaki adaletsizlik… gibi. Oysa içsel faktörlerden siyasal faktör, gerek kayıtdışı ekonominin ortaya çıkmasında gerekse mücadele ile ortadan kaldırılmasında pek söz edilmeyen ancak en önemli olan faktördür.
     Kayıtdışı ekonomiyi kontrol altına alarak hacmini azaltacak yöndeki tedbirlerin alınması ve uygulanması da siyasilerin bu yöndeki isteklerince bağlı olacağı için, politikacıların kayıtdışı ekonomi ile mücadele konusundaki kararlılığı ilk belirleyici olacaktır. Siyasilerin kayıtdışı ekonomiyle mücadele istek ve kararlılığı olmadıkça ve kararlılık orta ve uzun vadede devam etmedikçe kayıtdışı ekonomi ile mücadelede başarılı olmak mümkün olmaz.
     Türkiye’de siyaset hayatının aktörü ve özellikle de hükümet durumunda olanlar, kayıtdışı ekonomiyle mücadeleyi, ülkenin ekonomik ve siyasal bağımsızlığı ve sosyal barışın devamının uzun vadede sürdürülebilmesi ile gelişmiş ülkeler seviyesindeki refah ve güvencenin vatandaşlara sunulabilmesi adına birinci mesele olarak kabul edip, bu yönde yapılması gerekenlerden üstlerine düşenleri ivedilikle yerine getirmelidir. Zira, hükümetler bu konuya sahip çıkıp, kayıtdışı ekonomiyi azaltacak tedbirleri alıp uygulamadıkça ve muhalefet durumunda olanlar bu konu ile ilgili hükümet üzerinde baskı oluşturmadıkça kayıtdışı ekonomi ile mücadele etmek mümkün olmaz(Yılmaz, 2006, 212).




SONUÇ
    Kayıtdışı ekonomi, yasal alandan yasadışı alana kadar geniş bir yelpazeye yayılan çok çeşitli faaliyetleri kapsar. Mali, ekonomik, sosyal ve siyasal alanda tahribatlar yarattığı için olumsuz dışsallıklara sahip bir olgudur.
     Kayıtdışı ekonominin hacmi sadece Türkiye’de değil gelişmiş ülkeler ve diğer gelişmekte olan ülkeler ile dönüşülen ekonomilerde de sürekli artış eğilimi göstermiştir. Genel olarak kayıtdışı ekonominin dünya çapında büyüyen bir sorun olduğu görülmektedir. Kayıtdışı ekonominin, Türkiye’deki boyutları dünyanın diğer çeşitli ülkeleri ile kıyaslandığında oldukça yüksek boyutlardadır.
     Kayıtdışı ekonomi olumsuz ekonomik koşulların hem sebebidir hem sonucudur. Bundan dolayı önce kayıtdışı ekonominin nedenleri üzerinde durulmalıdır. Nedenlerinin tespit edilip gerekli politikaların uygulanması, kayıtdışı ekonomiyi azaltacak böylece kendisinin sebep olduğu olumsuz ekonomik koşulların da kendiliğinden ortadan kalkmasına yol açacaktır.
     Türkiye’de yasal ekonomik faaliyetlerin kayıt altına alınmaması sonucu ortaya çıkan kayıtdışı ekonominin en önemli nedeninin ağır vergisel yükümlülükler olduğu konusunda yaygın bir inanış vardır. Türkiye’de vergi yükü OECD ülkeleri ile kıyaslandığında kimilerinden yüksek kimilerinden düşüktür. Ancak ortalamanın altında kalmaktadır. Türkiye’de vergi oranlarının gelişimi ile kayıtdışı ekonominin gelişimi bir arada değerlendirildiğinde; Türkiye’de vergi oranlarının genel olarak gerileme trendi gösterdiği, ancak kayıtdışı ekonominin sürekli artış trendi içinde olduğu görülmüştür. Bu da, Türkiye’de kayıtdışı ekonomiyi belirlemek açısından vergi oranlarının çok önemli bir faktör olmadığını göstermiştir. Vergi yükümlülüklerinin yüksek olduğuna dair inancın yerleşmesinin nedeni, dolaysız vergileri toplayamayan devletin dolaylı vergileri yönelmesi sonucunda vergi sistemindeki adaleti bozmasıdır. Ayrıca ücretler üzerindeki vergi ve SGK prim yükünün OECD ortalamasından yüksek olması bu inançta etkilidir.
     Türkiye’de kayıtdışılığı belirleyen belki de en önemli faktör vergi denetim oranı ve cezalarıdır. Ülkemizde denetim oranları çok düşüktür ve cezaların caydırıcılığı azdır.
     Türkiye’de kayıtdışı ekonomiye sebep olan diğer ekonomik faktörlerin durumu incelendiğinde; işsizlik oranı, yaşanılan krizler, gelir dağılımı ve yoksulluk, işletme büyüklüğü gibi ekonomik, mali, siyasi, idare, hukuki, psikolojik birçok faktörle bağlantısı olduğu görülmektedir.   
      Kayıtdışılık dünyanın temel gerçeklerinden birisidir. Ülkeler bu faaliyetleri denetim altına almak için cezalandırma, kanuni takibat, eğitim ve ekonomik tedbirler uygulamaktadırlar. Ülkemizde ise kayıtdışı ekonomiyle mücadele çalışmaları kapsamında bugüne kadar yürütülmüş olan çalışmalar, istenilen sonuçları elde etmek için yeterli olmamıştır. Türkiye’de bu konuda mali, ekonomik ve sosyal alanda uygulanması gereken politikalar vardır. Ancak asıl önemli olan, siyasi iradenin bu konudaki kararlılığıdır. Kayıtdışı ekonomi ortamında sağlıklı bir ekonomik yapıya geçebilmek amacıyla gerekli tedbirlerin kısa, orta ve uzun vadede kişisel çıkarlar düşünülmeden sürdürülmesi büyük önem taşımaktadır.
KAYNAKÇA
a.Kitaplar
ALTUĞ, Osman            : Küçük İşletmeler, Kavramı, Kuruluşu ve Yönetimi, Genişletilmiş ve         
                                         Gözden Geçirilmiş 3. Baskı, Per Yayınları, Ankara, 1998
DPT                                : 8. Beş Yıllık Kalkınma Planı, Yayın No: DPT: 260-ÖİK: 614,
                                         Kayıtdışı Ekonomi Özel İhtisas Komisyonu Raporu, Ankara, 2001
ERGÜL, Ergin               : Karapara Endüstrisi ve Aklama Suçu, Yargı Yayınevi Ankara, 2001
İPEK, Halim                  : Önemli Bir Sorun: Karapara ve Karaparanın Aklanması, Beta
                                         Yayınları, İstanbul, 2000
ÖZSOYLU, A. Fazıl     : Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi, Bağlam Yayıncılık, İstanbul, 1996

TEMEL, Adil
ŞİMŞEK, Ayşegül
YAZICI, Kuddusi         : Kayıtdışı Ekonominin Tanımı, Tespit Yöntemleri ve Türk
                                          Ekonomisindeki Büyüklüğü, DPT, Ankara, 1994
YETİM, Sedat               : Türkiye’de Vergi Kaçakçılığı ve Kayıtdışı Ekonomi, Türkiye
                                          Bankalar Birliği, İstanbul, 1999
b.Makaleler
AKALIN, Güneri          : “Kayıtdışı Ekonomi Sorunu ve Yasa Tasarısı (I)”, Vergi Dünyası,
                                          Sayı: 178 (Haziran 1996), ss. 27-38
ALTUĞ, Osman            : “Yer altı Ekonomisi”, Kapital, Eylül 1991, ss. 12-17
KOBAN, Emine            : “Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi Sorunu ve Önlenmesinde Vergi
                                         Denetiminin Rolü”, Uludağ Üniversitesi İ.İ.B.F. Dergisi, Cilt: 16,
                                         Sayı: 3 (Ekim 1998), (www.iktisat.uludağ.edu.tr)(27.02.2002)
ÖZEL, Salih                  : “Kayıtdışı Ekonomi Kavramı, Sorunları ve Çözümleri”, Yaklaşım,
                                         Sayı: 71(Kasım 1998), ss 14-24

YETİM, Sedat               : “Türkiye’de ve Dünyada Karaparanın Aklanması”, Asomedya, Mart
                                         2000, ss. 37-49
c.Diğer Kaynaklar
ÇOMAKLI, Ş. Ertan     : Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi ve Vergisel Dışşallık(Ağustos 2007),
                                         ss. 7-33
ÇETİNTAŞ, H.        : “Türkiye’de Kayıtdışı Ekonominin Tahmini”(2003), Doğuş Üniversitesi
                                        Dergisi, ss. 16
Dünya Bankası              : “Kayıtdışılık: Nedenler, Sonuçlar, Politikalar” (2010), Rapor No:
                                        48523-TR, ss. 49
Gelir İdaresi Başkanlığı Strateji Geliştirme Başkanlığı (2011), “Kayıtdışı Mücadele ile Eylem
                                         Planı (2011-2013)”, Ankara, ss.1-4
ILGIN, Y.                     : Planlama Dergisi Özel Sayı- DPT’nin Kuruluşunun 42.Yılı
ÖNDER, M.                  : Türkiye’de Kayıtdışı Ekonomi ve Uluslararası Uygulamalar Işığında
                                        Çözüm Önerileri, Mesleki Yeterlilik Tezi(Ankara- 2012)
T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı (2004), “Kayıtdışı İstihdam ve Yabancı Kaçak
                                        İşçi İstihdamı”, Yayın No: 116, Ankara, ss. 127
                                                http://www.sabah.com.tr  (22.05.2012)
                                                http://www.sgp.gov.tr (2012)





Bu Haberi Paylaş

Yorum Yazmayı Unutmayın.